21 Eylül 2013 Cumartesi

Batı yakası hikayeleri-1

Hani çok yakın bir arkadaşınız vardır her gün görüşmediğiniz ama birbirinizden yine de haber aldığınız.Bir gün arkadaşınızın başına bir şey gelir ve siz O'nu arayıp hatrını çok sormak isteseniz de eliniz çeşitli sebeplerden dolayı gidemez telefona...

Arayıp soramadığınız günler uzadıkça içinizdeki yara da büyür. Nasıl kapatacağınızı bilemezsiniz arayı, arayıp da sormaktan hergün uzaklaştıkça.Belki günler belki aylar geçer böyle.

Sonra bir an gelir bulursunuz içinizde cüreti, yüreğiniz de hazırdır artık yüzleşmeye, alırsınız elinize telefonu, yetmez dayanırsınız kapısına söylersiniz kalbinizden geçenleri...

Kapatırsınız onca geçen zamanda oluşmuş arayı, eğer samimi iseniz tüm kalbinizle, vicdanızda yanınızda olur aklar sizi, karşınızdaki ise hisseder kalbinizi affeder sizi...

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

22 Haziran 'da bir yolculuğa çıktım.Hep batıya gittim. Önce Amerika Birleşik Devletlerinin batısına, sonra da yurdumun batısına.
Gittim, gördüm, gezdim, havalandım, hayran kaldım, tecrübe ettim, denedim bir çok şeyi,tembellik ettim, düşüncelere daldım, dalmakla yetinmedim, aklıma yazdım herşeyi.
Ama buraya aktaramadıkça büyüdü içimdeki boşluk, yukarıda ki yazdığım durum gibi. Ha bugün ha yarın derken 3 ay geçti. Tak etti canıma. Yaz dedi gönlüm. Af diledi aklım. Akıt dedi yüreğim başladım yine yazmaya.

Bir oh çektim.
İhtiyacım buymuş dedim.
Buna susamışım dedim.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Gittiğim batı yakalarının  hepsi de- ister Alaçatı ister Los Angeles  ve/veya San Diego - birbirine benzemekteydi. Palmiyesi bol, begonvili çok, ister okyanus ister iç deniz olsun, deniz havasının etkisini herkese hissettirebilmiş, rahat ve güzel insanların, hayatı güzel yaşamak isteyen insanların buluştuğu yerlerdi. Güzel yaşamak oysa ki herkesin hakkı. Düşündürttü beni bu haksızlıklar ayrı.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yurdumun batı yakasında yetişmiş ama uzun süredir ayrı düşmüş bir kişi olarak hasret kaldığımı hissettim kendi toprağıma bu defa, her ne kadar  düzenli ziyaret ediyor olsamda.Yaşıma verdim, hayatı güzel yaşamak kadar basit yaşama isteğime verdim.

Ayak basınca kendi toprağıma;
Bir oh çektim.
İhtiyacım buymuş dedim.
Buna susamışım dedim.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Dedim ya güzel şeylere tanık oldum.Tıpkı Alaçatı'da gittiğim bir restorantta karşılaştığım bu yazı gibi. Adeta kendimi buldum. Mutlu oldum.

Yavaş yavaş ölürler,
Seyahat etmeyenler,
Yavaş yavaş ölürler,
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.

Yavaş yavaş ölürler,
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini bile değiştirme riskine bile girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler,
Heyacanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı görmek istemekten kaçınanlar.

Yavaş yavaş ölürler,
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir defa bile mantıklı tavsiyelerin dışına çıkmamış olanlar

Martha Medeiros
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Kabaca  3 ayın özetiydi buydu. Detaylarda var elbette zamanla gündeme gelecek.Ara kapandı, yola çıkıldı. Gerisi teferruat.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldim!

Yeni yılın ertesi, annemin başka diyarlara intikal edişinin tam göbeği, oğlumun yeni yaşının hemen öncesi bir zamanlardan merhaba! Uzun bir ...