10 Aralık 2012 Pazartesi

Ne güzel demiş Mevlana...



Bahar ile bir yerde oturmuş; toplantıların sonrasında yapılacakları planlayıp, işten güçten laflarken, bu kasvetli İstanbul havasında, Bahar'ın ekranına bu cümle pat diye düştü.. Bana döndü okudu...İyi geldi hem de çok iyi..


''Mum olmak kolay değildir. Işık saçmak için önce yanmak gerekir.''


Bu sene kısmet olamadı ama çok istiyorum seneye Şeb-i Arus için Konya 'ya gitmek..

Katılmak isteyenleriz ile gidelim derim.. )


9 Aralık 2012 Pazar

İçimden geldi.. Bu alıntıyı paylaştım.Nokta.


Sarı Lira..

Sevdiğimizle doyasıya bir sohbet bile edemedik biz
Gözümüz saatte söyleştik hep
Koşuşur gibi seviştik,yarışır gibi çalıştık
Hep yetişecek bir yerler vardı
Aranacak adamlar, yapacak işler
Bir sonraki günün telaşı,bir öncekinin tersine bulatı
Başkalarının hayatı ,bizimkini aştı
Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine
Kuşluk vakti, kızarmış ekmek kokusu
Veya yavuklu busesi ile uyanma düşlerini
Ha babam erteledik
20’li yaşlardayken 30’lara kurduk saatin alarmını
30’larımızda 40’lara belki sonra 50’lere
Lakin öyle yanlış kurgulanmış ki hayat
Kuşlukta uyanma fırsatını sunduğunda size
Artık uyku girmez oluyor gözlerinize
Doyasıya söyleşmek
Telaşsız sevişmek için bol zamana
Kavuştuğunuzda
Söyleşecek sevişecek kimsecikler kalmıyor
Yanınızda
Özenle yarına sakladığınız bir sarı lira gibi
Ömrünüz
Vakti gelip sandıktan çıkardığınızda
Bir de bakıyorsunuz ki
Tedavülden kalkmış

Can dostum Ömür 'den alıntı...Can Dündar 'dan..

Yeni defter açtıran, ezber bozdurtan...

Etrafımdaki birçok arkadaşım, dostum, tanıdıklarım hatta benim için bile  2012 farklı bir sene olmakta.. Astroloji haritalarında da yazılı çizili olduğu üzere, Maya takviminin öngördüğü üzere  gözle görülür bir devinim, değişim var hayatımızda..Olumlu olumsuz..İyi kötü..Ama hep bir adım atılan, yeni defter açtıran, ezber bozduran ve kimi zaman da ağzımızı açık bırakan..Uzun zamandır yapılagelen işlerin bırakıldığı, normların yıkıldığı, farklı adımların atıldığı zamanlar..


İşte bende tam bu zamanlarda kendine yenilikler yaratma arifesinde olan  kuzenimin yanına bir kaçamak yaptım, yaşadığı yer olan Londra'ya...Eski defterleri kapatma arifesinde, kendine yeni bir yaşam kurma arifesindeyken gittim yanına.. Genelde iki kuzen birlikteliklerimiz daha çok NYC'de yüceltilmişken ilk defa Londra'da olacaktık kızkıza uzun bir zaman sonra...Her iki şehirde benim için her daim ilham kaynağı olmuş olsa da Londra hayatıma daha farklı girmiştir aslında..Nedenlerine gelicek olursam ;

Lady Di öldüğünde Londra'da idim..Başından sonuna .. Hem taziyelerimi bizzat Buckingham Sarayına çiçek bırakarak yapmıştım hem de cenaze törenine katılmıştım..Severdim kendisini bilinmez bir şekilde.. Belki de anneme benzettiğimden..Belki de ''zarif'' sıfatını en çok yakıştırdığım kişiler arasında olduğu içindi... Kimbilir ...Hakikaten bir anda Londra 'da tarihi bir an'a tanıklık ederken bulmuştum kendimi, Candle in the wind şarkısını dinlerken...

Bir başka sefer yine tam Londra'ya ayak basmıştım İzlanda 'da volkan patladı, külleri sardı ve mahsur kaldık Londra 'da..Bu da başka bir maceraydı aslında.. Matem ve mahsur kalma gibi ülkeyi derinden etkileyen olayların göbeğinde  bulunmuşluk nedeniyleydi belki de Londra'yı daha farklı kılan...

Çocuklarıma hamileyken, çoluk-çocuklu derken sıra geldi yalnız başıma gitmeye bu defa..Fazla isteğim yoktu; plansız programsız, biraz bohem biraz keyfekeder biraz da pervasız olmaktı niyetim....

Tam Noel arifesinde ışıl ışıl bir Londra karşıladı beni..Hava ortalama 2 derece ayaz..)) Işıltı tam bana göre idi tamam da ayaz ile işim olmazdı...En azından şimdiye kadar hep öyle olmuştu...





Sokaklardan yükselen enerjiyi hissetmemek olanaksızdı ... Hava ayaz olmasına rağmen sokaklar insan seli.. Restaurantlar ağzına kadar dolu ..Tüm dükkanlar ve sokaklar ışıl ışıl ..Vitrinler tablo gibi...Fiyatlar fiyakalı...Hatta kimi zaman ateş pahası...Sokaklarda tarzı birbirine benzemeyen insanlar... Güzel tarzlar...Güzel insanlar.. Zımbalı ayakkabılar ve kürk giymiş adamlar dışında tabii :))

Trafik desen öyle...Keşmekeş.. Eee biz de şartlara uyum sağlayarak atladık kuzenin vespasına.. Sabah, öğlen, akşam ; spor veya şık halde gezdik bütün şehri vespa ile çılgınca.. İster tiyatroya ister şık bir club'a..Ayaz mı dediniz ? Yağmur mu dediniz ? Hiçbirisi bizi o an'ı yaşamaktan alıkoyamadı..Hatta bundan sonra en yakın dostlarım ''ayaz'' ve ''yağmur'' olacaktı.. Kah acele gittik kah sokakları izleyerek yavaş...Bazen teğet geçtik bazen geniş aldık virajları.. Unutulmayacak an'lar yarattık..

Yeni yerlere gittik yeni tadlar tattık...Mayfair 'deki burger & lobster 'da ki  www.burgerandlobster.com/  öğlen yemeğimiz lezzet üstüne kurulmuşken; Cecconi's de ki öğlen yemeğimiz keyifli ve hoş bir ambians sayesinde  uzun ve derin bir sohbete dönüştü...www.cecconis.co.uk

Akşam yemeklerinde ise   www.theartsclub.co.uk ve  www.novikovrestaurant.co.uk  oldu tercihlerimiz..  Hoş insanlarla dolu..Hatta Noel arifesinde dopdolu... İddialı insanların, iddialı ambiansların, iddialı yemeklerin olduğu..Her milletten insanla yolunuzun kesiştiği Londra'da da her yerde olduğu gibi Ruslar en fazla karşılaşılanlar oldu..Türkçe sıkça duyuldu...




Tam demiştim ki bu sefer de Londra'yı özellikli ve farklı kılan da ayaz, yağmur ve Vespa  3'lemesi oldu  diye..Hani bana yeni defter açtıran, ezber bozdurtan cinsinden..Hayat memat, ayaz mayaz, yağmur çamur yaşamıştık an'ları keyiflice, bol kahkahalı...Derin sohbetler, dönüşümler ve bizi bekleyen yeni dönemler de cabası...Tam demiştim, diyordum ki...

Akşam şık bir yerde yemekte, uzaktan çook uzaktan bir telefon geldi...Ağzımın tadı kaçtı, ağzım açık kaldı..Yüreğim sıkıştı, keyfim kaçtı..) Ne yediğimi bildim  ne de nerede olduğumu.. Dona kaldım, kelimeler boğazıma, gözyaşları kalbime sıkıştı..Beynim uğul uğul.. Kalktık usulca .. Gittik sessizce.. Hiç konuşmadan...

Londra yine yapacağını yapmıştı bana ....Belki de 2012'nin etkileri idi kimbilir..Yoksa Maya takvimi ?..

Belki de hayat dediğin şey bu idi..Bilinmezliklerle dolu...Kimi zaman boğazında düğümlenenlerle  kimi zaman akıttığın gözyaşlarınla.. Ama sevinçten ama kederden..Kimbilir...Yaşayıp göreceğiz...Hayırlısıyla hepimiz...

5 Aralık 2012 Çarşamba

Bir 40 yaş öyküsü..

Kızkıza seyahatlerin tadı her zaman farklıdır..İster 18'inde , ister 28'inde ister 38'inde.. Hangi rollere bürünmüş olursak olalım.. Uzunca bir zamandır (tam 10 senedir !) annelik rolümüz gereği  kendimizi ve  dostluklarımızı yüceltmek adına bu seyahatlere hasret kalmıştık..Bir bahane sadece bir bahane veya hadi itiraf edelim bir kıvılcım bize yetecekti.. ) Ve beklenen kıvılcımı biraz geç olsa da çaktık sonunda.. Eee ne de olsa dile kolay 40. yaş!! Yıllarca konuşulan, hakkında atılıp tutulan ve ansızın  çat diye kapımıza dayanan.((
Valla diyenlerin yalancısıyım nitekim ben daha çok gencim ))

Bu 40.yaşların ilkine geçen sene nail olduk ve dillere destan bir sürpriz yaptık can dostum Ömür 'e ...    ( Bu bir kod adı.. Ve burada ki ismi de hep öyle olacak, bakalım kimler anlayacak??)
Bu dillere destan sürprizi başka bir zaman detaylandıracağım bu mekanda.. Şimdi gelelim esas konumuza..
Bu sene  Mart ayında yine başka bir dostumuz için çıktık yola,istikamet Barcelona mı Roma mı derken yoğun muhalefet !! ( tabii geçen sene Dubai'e giderken herkesin içi rahattı. Bu sene Roma 'ya gidelim dedik beylerin neşesi kaçtı!) sebebiyle kırdık rotayı Barcelona'ya..

Hangi gün nerede yemek yiyeceğimiz, hangi ''in '' mekanlarda olacağımız gurme bir arkadaşımızın elinde ve bilgisinde ; biz tamamen aylak bir halde; bize göre muğlak bir programın parçası olarak mutlu ve mesut bir halde salınıp durduk çoğu zaman.. Her fırsatta bol paylaşım ve kahkaha dolu.. Rekabet desen diz boyu:)) Anladınız siz onu.. ))

Neyse bir öğleden sonra Picasso Müzesinden çıktıktan sonra civardaki populer  restaurantların birinde yemek yemeyi planlamış ve hayal etmiş gurme arkadaşımızın ! ( hadi bu da artık bu arkadaşımın kod adı oldu !! )  peşinden gidiverirken birden '' Aaa olamaz '' diye durduruverdi  bizi aynı arkadaşımız.. Ne oldu ne bitti derken tam o sırada restaurantların öğlen servislerinin- siesta sebebiyle -kapanıverdiği saate denk geldiğini fark ettik.. Saat 15.00 suları..

Karınları aç, beklentileri yüksek, yorulmuş 5 kadını nereye koyarsanız koyun taaa uzaktan enerjilerini hadi itiraf edeyim gerginliklerini fark edersiniz hemen !!!

İşte öyle bir haldeyiz..Öyle mi böyle mi derken fazla seçeneğin olmadığı bir mahallede, mahallenin kıraathanesi kılıklı bir mekana üstüne üstlük dışarıda da yer olmadığı için içerisine girip oturmak zorunda kaldık.. Mekan anlatılmaz yaşanır.. Büyük beklentiler bir tarafa içeride; İspanya ligindeki bir futbol maçını izleyen ortalama 65 yaşında 2 adam ve 1 -2 masa ( 2-3 kişi ) ve izbe bir köşeye sıkıştırılmış biz..

Yüzler asık, hayalkırıklığı bolca.. Cumartesi öğleden sonra Barcelona 'da  hayal edilmiş bir mekanda olamanın sıkıntısı.. ) Etrafımızda ise bu sıkıntıyı başına kakacak eşlerin olmayışı !!!!Eee ne yapalım ortamı yumuşatalım derken başladık sohbet etmeye.. Ama konulara nerden daldık, nasıl derinleştik ve nasıl çıkamadık halen bilmiyorum.. Ama birden bu 5 kadın  gözyaşları içerisinde birbirinin anlattıklarını dinlerken buldu kendini.. Konu eskilerden çoook eskilerden kimi zaman kendimizden, yaşadıklarımızdan, kimi zaman ailelerimizden, hayallerimizden ve hayalkırıklıklarımızdan  çıktı.. Ama hepsinin birleştiği nokta kendi şanslarımızdı.. Bu gözyaşları da hepsini kapsıyordu.. Biraz keder  biraz sevinç ama bolca şükür içeriyordu..
Ne yedik , nerede yedik, nasıl yedik, kim bize servis yaptı, etrafta kim vardı, o 65 yaşındaki adamlara ne oldu, yan masalar kaç defa doldu boşaldı hiç ama hiç bilmiyorumm..

Bildiğim ve hatırladığım tek an '' O an ''dı.. Hepimizin gözyaşlarıydı..Çok samimi, çok sıcak ..Az bulunan ve çok kıymetli...Yaşandı,boşaltıldı,kalbimize kazındı..

Sonra mı ne oldu ? Barcelona'nın şık bir apartmanın 2. katındaki , herkesin gecenin köründe apartman sakinlerini rahatsız etmemek üzere''şşşşt '' diyerek merdivenlerinden çıktığı  en cool ve yerel bir barına gidildi.. Ve hayretler edildi.. Hem biz mekana,mekandaki vokalist kıza hem de mekandakiler bize hayretler içerisinde baktı... Zira bu denli yerli ve saklı bir mekana gelen ilk turistler sanırım bizdik.. Ne iyi de etmiştik ..)) Yoksa nasıl bu kadar değerli bir an'ı yaratabilecek ve  kazıyabilecektik hem hafızalarımıza hem de kalplerimize baştan sona Barcelona 'da ......


Malum bir süre daha 2012 'de unutulmayan AN 'larımı yazayacağım.. Senenin daha bitmesine sayılı gün varken bende bir fırsat daha yakalamak,başka AN'lar yakalamak üzere ufak bir seyahate gidiyor olacağım.. Dönüşüm muhteşem olacak.. Bekleyin.. Ama biraz da hazırlıklı olun diye bir ipucu vereyim istedim.. Bir sonraki yazım ; Hayal an'lardan olacak..Paylaştıktan sonra soracağım sizlere hangisi hayal hangisi gerçek idi diye..

Kalın sağlıcakla an'da..






3 Aralık 2012 Pazartesi

İpucundan da anlaşılabileceği üzere bu seneye dair unutulmayacak an 'lardan bir tanesi Eylül ayında Karadeniz 'e yaptığımız seyahat idi.. Bu seyahatin tohumları 2011 Ekim'in de Kapadokya'ya yaptığımız bir başka tadı damağımızda kalan seyahatte atılmış idi..

Aramızda işinin '' çay '' olmasından ötürü bölgeyi ve yöreyi çok iyi bir bilen arkadaşımız olunca            '' sırtımız dayandı kendisine  '' taaaki planlanan gün gelip çatıncaya kadar..

15 kişi buluştuk oldukça erken bir eylül sabahında ..İstikamet Trabzon..) Sabahın köründe kalktık,indik, bindik derken fark ettim ki önce cüzdan yok.. Ne yapalım dedim.. Aradık taradık.. Baktık ki yok.. İptal ettik kartları ..İçindeki az paraya da eyvallah deyiverdik, bozmadık moralimizi,devam ettik. Hayırlısı dedik..)

3 gece -4 günlük seyahatimizde planlar bizim için daha önce yapıldığı için ; bize sadece misafir olmak, bol bol yemek yemek, bol yürümek, bolca hayret etmek ve hepsinden önemlisi bolca şükretmek düştü..
Neye mi ? Tanık olduğumuz onca güzelliklere..

Yörenin bende uyandırdığı, bana kattığı, düşündürttüğü keyifli duygulara gelince...

1. Sporun her türlüsünü yapmaktan inanılmaz keyif aldığımı tekrar duyumsadım.. Hem de iliklerime kadar.. Halen nasıl güldüğümü ,nasıl heyecanladığımı dün gibi hatırlıyorum ''rafting'' yaparken.. En son aynı grup arkadaşlarım ile Dalaman 'da 14 sene önce yapmıştık şimdi  Karadeniz'de..En önemli fark 14 senede ;hepimiz bekardık şimdi hem evli hem çocuklu..))

Önce adrenalin salgılandı sonra ise seratonin ve böylece kazındı  beynime de kalbime de o eşsiz an'lar ..





2.Şehir hayatını fazla kanıksayınca insan yanıbaşındaki Belgrad ormanı bile vaha gibi gelir çoğu zaman..Ama bu tanık olduğumuz '' Doğa '' başka idi.. Çok başka.. Sanki Alis harikalar diyarına gelmiş ve  o sürrealliğin başrol oyuncuları olmuştuk..
Bu fotoğraflar 2300 metredeki Pokut yaylasından.. Yaylada hepi topu 50 adet ahşap ev kalmış.. En eskisi 250 senelik.. )) Mucizeye tanık olmak çok yönlü anlayacağınız....





3. Bir çoğumuz için müziğin ruhu beslediği bir gerçek.. Ama bazı anlarda dinlenen, çalınan ,söylenen müzik ibadet gibi..Gerçeklikten ayrılıp, bir başka hayata göçmüşüz hissi yaratan sanki..

Pokut yaylasında olağanüstü bir yemeğin ardından gitarı ile genç bir Karadeniz delikanlısı belirdi başucumuzda.. Ve biz ne olduğunu anlamadan bir türkü söylemeye başladı gitarı ile.. Kimse kıpırdayamadı, dondu kaldı.. Önümüzde olağanüstü bir manzara, kulağımızda yanık bir türkü..Gitarın bu manzaraya kattığı eşşiz rolü...) Bu ibadet yaklaşık 30-40 dak. sürdü sanırım.. Bittiğinde ancak herkes birbirine bakabildi, tebessüm edebildi.. Ondan önceki zamanda herkes bireysel ibadetindeydi sanki..




4.Müzik ile başladık dans ile devam edelim o zaman.. ) Güzel bir yürüyüş sonrasında,tepede güzel bir düzlükte Ayder yaylasına bakan bir yamaçta durduk manzaraya karşı... Tam bu sırada bir sürpriz bi tını duyduk.. Yanımızdaki gitar çalan delikanlı bu sırada elinde bir tulum ile karşımızda idi.. Sıraladı bizi karşısına.. Geçti bize horon öğretmeye .. Yaylaya ilk defa çıkmış olan çoğumuz, tulum'u ilk defa dinleyen biz, horon 'u ilk defa oynayan biz.. )..Film karesi gibi.. Sürreal ve pastoral.. Sıradışı..Ama bir o kadar da samimi,hoş ve sıcacık..
Anlatılmaz an'lardan.. Yaşanılması gereken an'lardan.. Paylaşılması gereken an'lardan..İçimizde görsel bir sanat yönetmeni olmuş olsaydık bir film karesinde figuran olurduk kesinlikle..))

5.Hayatta zamanla, yaş aldıkça ''önyargılardan '' uzaklaşmanın farz olduğunu öğreniyoruz yaşadıkça, deneyimledikçe...Öyle güzel yemekleri, öyle hiç beklenmedik mekanlarda yedik ki..Anladım ki bir daha; gerçek emekle sunulan herşey; ister yemek ister hizmet başka bir kıymete bürünüyor..
İşte bu seyahatte yediğimiz en güzel ve lezzetli yemekleri yediğimiz yerlerden görüntüler..


Dedim ya unutulmaz an'lardan oluşan olağanüstü bir seyahat idi Çamlıhemşin merkezli Karadeniz seyahati..Hani her sene gidilmesi gereken meditasyon seyahatlerinden.. Kimbilir belli mi olur .. Belki gelenek olur..))

Seyahatin başında kaybedilen cüzdana gelince.. İstanbul 'a inilen gece, rastgele soruldu kayıp eşya bürosuna.. Vee bulundu eksiksiz bir şekilde cüzdanım.. Ne para ne bir kart alınmıştı...Hepsi duruyordu tastamam...Trabzon 'da kaybedilen ama İstanbul'a getirilen..

Demem o ki baştan sona unutulmayacak an'lar ve anılarla dolu bir seyahatten izlenimler.... Ancak bu kadar olur.. )) Kalbimizde kalıcı olur ...


Bir sonraki 2012 unutulmayacak an 'larım bir yurtdışı sehayatinden...

2 Aralık 2012 Pazar

2012 UNUTULMAYACAK AN'LARI ...

Yine bir seneyi bırakmaya çok az kaldığı günlerdeyiz..Wayy be diyorum her geçen sene.. Seneler çok hızlı mı akmaya başladı ne ...Hemen toparlıyorum kendimi ve diyorum ki ;varsın hızlı aksın, birbirine benzemeyen , farklı tatlar alınan, keşifler yapılan, cüretkar nice yıllar olsun önümüzde ..

Eskideen çook eskiden hesapçı ,mantıklı ve mantıkçı, gerçekçi,Alman ekolunu benimseyen ben sorardım herkese kendi hesabını kitabını...Nasıl bi sene geçti, neler öğrendin , neleri farklı yapacaksın , nasıl bir sene bekliyor seni diye etrafıma..?? Şaka değil adını menkıbe olarak yanlış koysak da İngilizce '' resolution '' kelimesinin  öyle benimsedik ki ; nice toplantılar yaptık bu kelimenin etrafında.. Kimi zaman iş arkadaşlarım yaka silkti kimi zaman dostlarım ama hiç biri ne kaçabildi benden ne de kendisinden; paşa paşa cevapladılar sorduklarımı....
Sonra bi ara oldu..2 sene önce.. Ben bile sıkıldım kendimden ve dedim ki bırakmalı biraz akışına hayatı.. Tesadüf bu ya ;çıktı karşıma bir deyiş .. Tamam dedim bu ben'im ..))Şimdiki ben..


only this can be the new year's resolution: I resolve never to make any resolutions because all resolutions are restrictions for the future. All resolutions are imprisonments. You decide today for tomorrow? You have destroyed tomorrow. Allow the tomorrow to have its own being. Let it come in its own way! Let it bring its own... gifts." - OSHO ...

Bıraktım sorgulamayı..Ama sadece sorgulamayı ..Yaşamaya çalıştım sadece an'ı..

O yüzdendir ki yine bir Aralık ayında,ben,yani kendim,hatırlamaya çalışıyorum bu yılın an'larını..)Düşündükçe heyecanlanıyorum ..Hatta tekrar yaşıyorum o an'ları .. Sanki geçmişte değil daha dün yaşanmış gibi.. Anlıyorum ki o zaman her şey dün yaşanmış gibi olursa zaman ; ben hiç yaşlanmam o zaman...)
O zaman ; zaman hatırlamak olmalı bu yaşanmışlıkları...EN an'ları..

Bu yılın sonuna kadar; azar azar ,sindire sindire..Yaşaya yaşaya.. Güle ağlaya.. Yeniden doyasıya..))

İlk ipucu bir Karadeniz türküsünden.. ))

Devamı azzz sonra...

1 Aralık 2012 Cumartesi

NERDEN BAŞLASAM NASIL ANLATSAM ?-2

Beni tanıyanlarınız iyi bilir..Hep bir şeylerin peşinde olmuşumdur.. Çabanın, azmin,ilhamın, enerjinin ve rol model olabilmeyi becermiş kişilerin peşinde olmayı severim..Hele bir de aşağıda hayatının her yönüyle takdir ettiğim ,duruşuyla ,tarzıyla başarılı ,saygın bir işkadını olan BETÜL MARDİN gibi olmam bana arkadaşlarım tarafından '' iyi bir dilek '' olarak iletildiğinde kendimi çok şanslı hissederim..

Bu şans hepimize mahsus..Önemli olan bu bahşedilen şansları nasıl kullandığımız,nasıl akıttığımız ...

İşte ben de bu yüzden buradayım..Paylaşmaya beklerim..




BETÜL MARDİN'DEN KADINLARA ÖĞÜTLER
1. Her sabah spor yapacaksın. Günaşırı filan değil evladım. Her sabah.
2. Hep çalışacaksın. Üreteceksin. Beynin meşgul olacak

, hep koşturman gereken işler olacak.
3. Günceli takip edeceksin. Haber izle, dergi, kitap, gazete oku. Gündemi yakala. Her konuda kendini "update" et. Yeni çıkan kitapları da bil, yeni açılan lokantaları da, bu sene moda olan renkleri de.
4. Evlilik ise şart değil, kafanı takma. Gerekli de değil. Hatta şöyle söyleyeyim: One problem less! (Bir problem eksik!)
5. Çocuk meselesine gelince... Ha işte, burada akan sular duruyor.
Yapabiliyorsan yap. Birini bu kadar çok sevmek, onun sorumluluğunu taşımak sadece onu değil, seni de mutlu
eder. Doğurmayacaksan, evlat edin. O zaman da senin çocuğun değişen bir şey yok. Evlat edinmeyeceksen de, manevi çocuğun olsun, birini okut, geleceğini şekillendirmesine yardımcı ol.
6. Günde bir kere et ye. Mutlaka her öğün sebze ve meyve ye. Kusura bakma, ben tatlı severim. Tatlıdan uzak dur diyemeyeceğim!
7. Ölümden sonra yaşamak istiyorsan, günlük tut. O küçük notlar, hem kendi hayatının tanıklığı, hem de yarına kalan bir bilgi kaynağı. Mesele benim babam, hiç üşünmeden 60 sene boyunca her gün Ece Ajanda'sına o gün olanları yazmış. Hâlâ açıp okuyorum ve çok faydalanıyorum.
8. Olumlu olacaksın.
9. Bazı şeyleri kabul edeceksin: Bütün kadınların seni sevmesine imkân yok! Demek ki bazı kadınlara dikkat edeceksin.
10. Erkeklere gelince, aynı anda birkaçını sevmeyeceksin. Ama onların böyle bir yeteneği olduğunu bileceksin!!!

Hoş geldim!

Yeni yılın ertesi, annemin başka diyarlara intikal edişinin tam göbeği, oğlumun yeni yaşının hemen öncesi bir zamanlardan merhaba! Uzun bir ...