İstanbul'un göbeği.
Bildiğiniz üzere Gölcük depremi.
Bildiğiniz tüm şeylerden farklı olan hani.
Dünyanın sonunun geldiğini sanıp yataktan kalktığınız.
Acaip korktuğunuz; an itibariyle sağınıza solunuza bakıp yitirdiklerinize dair ne muhasebe ne muhakeme yapabildiğiniz.
Sabahı zor edip işe gittiğiniz.
Hani başka ne yapılacağını da bilmediğiniz.
Belli ki rutinden yaptığınız ama aslında içinizin almadığı bir durum olduğu apaçık hani.
Yüreğiniz burkuluyor, içiniz çığlık çığlığa.
Dışınız rutin ve umarsız.
Ne de olsa doğa olayı. Elimizden ne gelir ki ? zihinlerde.
Vicdanlar henüz rahat.
Sadece hiçbir şeyin bundan böyle eskisi olmayacağından eminsiniz
20 Ağustos 1999.
İstanbul'un göbeğinde müstesna bir iş yeri.
Depremden 3 gün sonra.
Kimse birbirine bakmamaya çalışıyor.
Ayıp ortaya çıkmasın diye direniliyor.
Sonra bir an geliyor.
Herkes önce kendisi sonrası birbiri ile yüzleşiyor.
Belli ki çığlıklar artık dışarı taşmak istiyor.
Belli ki rutin filan değil ortalık bildiğin yangın yeri.
İnsanlar can pazarında halen çatıların altında.
Biz klavye başında.
Vicdanlar perişan.
Depremden 3 gün sonra iş bölümü yapıyoruz.
Kimimiz yollara koyuluyor.
Deprem yerinde. Depremzedelerle birlikte oluyor.
İhtiyaç listesi oluşturuluyor.
Yetmez aileler İstanbul'a taşındırılıyor.
Evler dayatılıp döşeniyor.
Öğrenciler okutuluyor.
Hiç bir şey ama hiç bir şey eskisi gibi olmuyor.
Ama 50 kişinin yürekleri bir olup yaklaşık 12 sene depremzedeler için çırpıyor.
Kimse ne unutuyor, ne de unutturuyor.
Yıllar geçse bile.
14 Haziran 2013
Gezi gösterileri olmakta.
Deprem gibi etkisi.
Doğa için.
İnsanlık için.
Özgürlük için.
Tek farkı bu sefer olayın kaynağı doğa değil.
Başımızdakiler.
K.çımızda olamayacak kadar adiler halbuki.
Adil demedim aman dikkat. Adi.
Bildiğin savaş ortamı.
Kasıtlı ve planlı.
Polisin bizi korumaktan vazgeçip karşımıza hatta ırzımıza geçmeye karar verdiği.
2013 senesinin tam ortasında.
Genç bir çocuk evden basit bir sebep yüzünden çıkıyor. Ekmek kadar.
Adı;Berkin.
Soyadı;Elvan.
Yaşı;14
Kayıtlara geçsin.
11 Mart 2014
Tam 267 gün sonra gittikçe eriyen bedenden geriye ölü bir beden kalıyor.
Ruhu ise hepimizin yüreklerine kazınıyor. Ali İsmail Korkmaz ve nice diğerleri gibi.
Vicdanlarımız ağır darbe alıyor.
Geçen sefer 3 günde harekete geçmemizin yerini 267 gün sonra kocaman bir boşluk kaplıyor.
Bu sefer tek önemli farkımız; muhakeme ve muhasebe yapabilecek durumda olmamız.
Tek önemli aynı noktamız;
Vicdanlarımız da kocaman delik.
Ve hiçbir şeyin veya hiç birimizin bundan böyle eskisi gibi olmayacağının bilinci.
Daha farkındayız artık her şeyin.
Hayatımızda vermediğimiz tepkiyi veriyoruz.
Hesap soruyoruz.
Protesto ediyoruz.
Her yerde.
Hayatımızdaki rutine devam etmiyoruz.
Aynı depremde olduğu gibi.
Unutmuyoruz.
3 ya da 267 gün de geçse.
Hesap sormaya ve farkında olarak yaşamaya devam edeceğimiz kesin.
İnsanca yaşamak için.
Berkin için.
Ali İsmail için
Er ya da geç.
İlahi adalet yerini bulacak.
Başımızdakiler k.çımızda bile yer bulamayacaklar.
Ancak öyle vicdanlar bir nebze soluk alacak.
Şairin de maalesef dediği gibi.;
''Biz yitire yitire kazandık kendimizi.''
Nuri Pakdil
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder