8 Ocak 2023 Pazar

Hoş geldim!

Yeni yılın ertesi, annemin başka diyarlara intikal edişinin tam göbeği, oğlumun yeni yaşının hemen öncesi bir zamanlardan merhaba!

Uzun bir zaman oldu, akıtmadım içimi, dökmedim kağıda, almadım kalemi...Ama baktım artık ben de bir süredir eski ben değilim, not etmek istedim kendimi. Bu satırlara, belki de satıraralarına. Yok yok artık satırarası olmak istemiyorum, satır başı, hatta paragraf başı hatta başlık olmak istiyorum. Ne zamandan beri mi ? Bir zamandan beri...

Pandemi denen aralıktan beri , aralık demek istiyorum bilerek, bile isteye akışta kalmaya, kendime çok dönmemeye, başkalarını önceliklendirmeyi tercih ettim. İyi oldu kötü oldu bilemem ama artık ben de varım. Ben de...

Aklıma gelenler çok ama onlardan öte kaygım çok. Uzun zamandır hiç yazmadım, az okudum, bol izledim. Dizi, film, canlı konser, canlı Roland Garros filan derken içimde bir kıpırdanma oldu. Dedim ne oluyor? 

Baktım sohbetlerimde sarf ettiğim cümlelere kendim bile şaşırıyorum. Keşke diyorum, elimde olsa bir kağıt kalem, yazıya döksem şu cümlemi. Kendi söylediklerimi, tahlillerimi, değerlendirmelerimi beğeniyorum. Her birisi üzerine düşünülesi. Eee peki kaygı bunun neresinde ? Kaygının neresinde olduğunu daha sonra anlatacağım.

O zaman diyorum tamam, geldi buldu yine benimkisi beni. Dürtüyor beni. İçim bir süredir, canlı konser canlılıklarında canlandı adeta... Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı denir ama benim eski halime dönmem benim için bahar... Yaratıcı, yenilikçi, atılımcı bir Türkiye  der gibi benim de baharımın etkisi bende böyle bir etki yaratıyor. Ohh be sadece yazması bile iyi geldi. Yaratıcı, yenilikçi, atılımcı bir ben.

Bu sadece bir istek, niyet tabiki. Yazıp çizince olmuyor. Ama eğer azıcık bir şeyleri, birilerinin performansını, yazısını, çizisini, dile getirişini kıskanmaya başladıysam ve eğer yine içimde performans kaygısı başladıysa, nabzım bile konfor alanından çıktığını anlar gibi çarpmaya başladıysa eğer değişim başlamıştır artık.

Bir kitap okuyorum; aylardır desem yeridir. Odaklanabildiğim sürem çok kısıtlı, bunu kesinlikle bu sene ele almak istiyorum. Tenis oynuyorum mesela, çok istekli bir şekilde. Maç yapıyoruz aramızda, acayip heyecanlanıyorum, çok iyi oynamak istiyorum, aklıma hemen bir şey geliyor, kafam dağılıyor, ne zihnim ne de bedenim oyunda kalamıyor...

Ve işte ben de yeni denen senede, yeni bir ben doğurmak istiyorum. Odaklanan, oyunda kalan, kalabilen. 

Bir kitap okuyorum. Aylardır. Kitap aylardır sürmüyor, onu süründüren benim. Sürünen ben. 

Kitabın adı; Ev. Yazarı Nermin Yıldırım. Son zamanlarda en çok kıskandığım kişi, kadın, varlık. O nasıl sözcükler, cümleler, satırarasına sıkıştırılmış sıkışık duygular. Okurken hep kendimi sert ünsüzlerden fıstıkçışahap gibi hissettiğim kadın yazar. İçeriği de yazı dili ile beni sert bir şekilde tetikleyen. Hayatımda hiç duymadığım Camino de Santiago haç yolunu bana düşündürten kadın. Düşünmekle kalmamış, tesadüfen Ela'ya yaptığım o efsane 14 saatlik yolculukta algıda seçicilikle uçakta seçtiğim belgeselde tanımadığım insanların yaşadıkları travmalarla bu yola baş koymalarını hüngür hüngür ağlayarak izleten kadın.

Bir kitap okudum hayatım değişti diyebilir miyim? bilmiyorum ama oyunda kalmaksa esas meselem ; okumalı, yazmalı ve çizmeliyim. Pardon bir de tenis oynarak oyunda kalarak yaptığım maçları kazanmalıyım. Amaç maçı kazanmak değil kendimi kazanmak. 

Kendimi kazanmaya hoş geldin diyorum. Boşverelim yeni seneyi filan. Bu mekanın 10. senesinin bitip 11. senesine  hoş geldin diyorum. 30 'lı yaşlarımın sonlarında ele aldığım kendimin şimdi 40 'lı yaşlarımın sonlarında olmasına hoş geldin diyorum.

Bu önümüzdeki 1 senem çok kıymetli. Milat yahu.

50. yaşıma dolu dolu , atılımcı, yaratıcı, üretken halimle girmek istiyorum.

O yüzden hep derim buradan da yazayım; zaman önümüzdeki maçlara bakma zamanı :)

Hoşgeldin kendim ve maçlarım:)


Hoş geldim!

Yeni yılın ertesi, annemin başka diyarlara intikal edişinin tam göbeği, oğlumun yeni yaşının hemen öncesi bir zamanlardan merhaba! Uzun bir ...