4 Nisan 2021 Pazar

Duyumsatabildiğimiz herseye , herkese selam olsun...


Bu sıralar  farkında olmadan en çok iletişimde bulunduklarım; ya hiç tanımadığım ama sosyal medya vesilesi ile  takip ettiğim veya faydalandığım ya da ortak amaçlar için sanal bir şekilde bağ kurduğum kişiler olmuş. 

Ne enteresan bir mecra oldu bu sosyal medya... Hava durumundan, yeni tarif denememe, ebeyevenliğe dair faydalandığım nice kıymetli düşünür, yazar ve çizer ile kesişti yollarım. Birbirimizi hiç tanımasak da yaptıkları paylaşımlara bazen özel mesajlarla bazen de yorum kısımlarına duygularımı , düşüncelerimi yazarken buluyorum kendimi. Kimi zaman  geri cevap alıyorum, kimi zaman sadece okunduğunu, okunacağını, duyumsanacağını bilerek zamana bırakıyorum.

İstemsizce, hiç düşünmeden durakmasadan atılıyorum  duygularımı yazmaya. Ya da konuşuyorum bir zoom ekranından karşımda ortak bir yol için buluştuğum ama tanımadığım pırıl pırıl insanlarla.

Sadece bu son 3 gün içinde duygularımı ifade ettiğim ama aslında hiç tanışmadığım 5 farklı kişi oldu. Tanıtmak istedim bu vesileyle kendilerini, yaşadıklarını ve pek tabiki ben de bıraktığı izlenimlerini...

1. Bu hesabın sahibi ile yolum maalesef elim bir olay sonucu sosyal medyada kesişti. Ekim ayının son günlerinde İzmir 'in göbeğinde yaşanan çok şiddetli deprem sonrasında karşıma çıktı Emre'nin dramı. Emre Odtü 'de Elektrik Elektronik Mühendisliği öğrencisi idi. Koronadan dolayı ailesinin yanında İzmir'de olduğu sırada yaşanan elim depremde  hem annesini hem de babasını kaybetmişti. https://www.instagram.com/emrenayman/

Ama Emre'yi benim nezdimde farklı kılan başka bir özelliği vardı. İzmir 'liydik, aynı liseden mezunduk ve Odtülüydük...Bir şekilde O'na bunu söylemek, iletmek istiyordum nice zamandır.

1 Nisan 'da Instagram hesabına  annesinin yaşgününü kutlayan bir mesaj iletisi  koyduğu an  yazmak istedim içimden geçenleri;

''Sevgili Emre, hem Bal'daş hem Odtü'lü hem de annesini senin yaşlarında kaybetmiş bir ablan olarak neler hissettiğini senden neredeyse 30 yaş büyüğün olarak duyumsayabiliyorum. Önüne bak, hayata asıl, hayat eminim ki sana, senden aldıklarını geri veremeyecek olsa da başka güzel sürprizler, kıymetli insanlar hediye edecektir. Sadece buna inanarak yoluna devam etmeni can'ı gönülden dilerim ...''

Bu kadar kısacık mesajı yazmam 1 dakikamı alsa da halen her okuduğum da yüreğimin hızlı hızlı atmasına sebep olmakta.O 'nun kalbine bir nebze ümit, umut tohumu serpebildiysem ne mutlu bana... 

2. Güncelliğini birçoğumuz için yitirmiş olan  Facebook 'u halen kapatmamamın sebebi takip ettiğim bazı özel hesaplar. Bu hesapların app kullanımları çıkmış olsa da benim için en kıymetli olan şey ; bu hesapların altına yazılan binlerce yorumu okumak, duyumsamak, düşünmek, hissetmek.

Tanıdığım birçok arkadaşımın da aynı mekanda olduğunu görmek, aynı duygu ve değerler etrafında buluştuğumuzu bilmek kadar hiç tanımadığım 7'den 77 'e farklı kişilerin de duygu ve düşüncelerine tanık olmak benim için çok kıymetli.

İşte bu hesaplardan bir tanesi '' buluttanbildiriyor '' olmuştu. 

Babaannem sayesinde hep  hava durumuna meraklı oldum. Hava durumunu takip etmeyi, önceden bilmeyi, ona göre plan yapmayı severim. Bu merakım sayesinde yolum '' Buluttanbildiriyor '' hesabı ile kesişti.

Bu vesileyle hem hava durumunu ama maalesef hava durumu kadar bu  hesabın genç sahibinin çok sıkıntılı bir sağlık sorununu da bilgi paylaştıkça öğrendim. Sadece ben değil neredeyse 90.000 'a yakın diğer takipçiyle birlikte. Bu gencecik kişi, son 2 sene boyunca beynindeki tümör sebebiyle nice imkansız ameliyatlara girip çıkacak, her seferinde ümidini, umudunu yitirmeden biz okucuyucularına örnek olacak şekilde azmini paylaşacaktı. Her okuduğum ''ahh inanmıyorum, inanamıyorum, yine mi :( '' diyecektim yazdıklarına, sınavlarına...Ta ki dün akşam bir arkadaşının ''buluttan bildiriyor '' hesabından yaptığı paylaşıma kadar. Kazanamamıştı bu sınavı maalesef. Bu olağanüstü zorlu sınav sonucu gencecik yaşta yitirdiğimiz bu kişinin hesabının altına neredeyse 8600 ayrı ayrı kişi duygularını yazmıştı.Birbirini tanımayan bu kadar büyük bir kitlenin yüreği , bu gencecik kişinin kaybı, ağır mücadelesiyle sarsılmıştı.

Bu sabah ise tariflerini çok büyük bir merakla, iştahla takip ettiğim ama hiç tanımadığım.                           '' rakelaninmutfakterapisi '' https://www.instagram.com/rakelaninmutfakterapisi/ hesabının sahibi olan Rakela 'nın Instagram sayfasında, ''buluttanbildiriyor '' için yaptığı başsağlığı mesajına yorum yazarken buldum kendimi...

'' İnsanın hiç tanımadığı bir kişiye üzülmesi, tüm süreç boyunca  kollektif bir şekilde paylaşımı, duaları ve maalesef en sonunda da kendisini sevenler için sabırlar dilemesi ... Çok zor bir dönemden geçsek de bunları duyumsayabildiğim için şükrediyorum. Gencecik bir kişinin, bu kadar zor bir mücadeleye maruz kalması, dirayeti, ümidi, umudu içimizi hep cız ettirdi ama maalesef dün gece ahh dedirtti:(     Bu sabah eşime anlattım ne kadar etkilendiğimi, şimdi sizi görüyorum... Mekanı cennet olsun, genç yaşında hepimizin yüreğini dağladı, yattığı yer incitmesin. Allah tüm sevdiklerine sabır versin ...''

diye yazdım.

Rakela'da '' sormayın ben de eşime ve anneme söyledim bu sabah, her ikisi de aaaaahh diye bağırdılar ...ne kadar çok sevmişiz kendisini '' diye cevap yazmış. 


3.Yakın bir arkadaşımızın kurduğu, gururla ucundan tutmaya çalıştığım Okul Destek Derneği'nde https://okuldestek.org birbirinden değerli, kıymetli gönüllü öğrenciler var. Çoğunlukla üniversite öğrencileri. Hepsi birbirinden kıymetli üniversitelerde okuyorlar. Ve maalesef ülkenin de dünyanın da en karanlık dönemlerine geldiklerinden ötürü şaşkın, çaresiz, moralsizler. Tutunmaya çalışıyorlar kelimenin tam tabiriyle. Benim grubumda 5 adet birbirinden değerli kız üniversite öğrencisi var. Birisi Kırşehirli ve Boğaziçi Elektrik Elektronik öğrencisi. 

Boğaziçi Üniversitesinin olaylarının başladığı sırada aklıma gelmedi ne yalan söyleyeyim. Zira İstanbul 'da olmadığını biliyordum ama bir zaman sonra aklıma düştü; O, Kırşehir de bile olsa,  arkadaşları ne durumdadır, nasıldır acaba ? diye sarıldım telefona. Yüzyüze hiç tanışmadığım ama gönüllük çevresinde , gönlümüzden hareketle yolumuzun kesiştiği adı gibi güzel Dolunay ile. 

O gün O'nu aradığıma çok memnun oldu, arkadaşlarından bazılarının bileklerinde kelepçelerle ev hapsinde olduklarını söyledi. Moralsiz ve üzgündü oldukça. Nasıl olmasındı ki ? 

Uzun zaman sonra dün akşam birlikte iletişimde olduğum Okul Destek Derneği gönüllüleri ile bir zoom ortamında tekrar biraraya geldik. Hal hatır sormak idi amacım. Arayı açmıştım oldukça. Hiçbirimiz daha önce yüzyüze tanışmamış, bir kahve içmemiş, birbirimizi gerçek anlamda tanımamıştık. Tek ortak noktamız ODD için gönülden gönüllük yapıyor oluşumuz idi.

Dedim ki '' Son zamanlarda sizi mutlu eden hem bir ODD anınızı hem de özel hayatınıza dair bir anınızı paylaşmanızı isterim. '' 

Herkes kendince anlattıktan sonra sıra Hacettepe Mekatronik Mühendisliğinde okuyan Özlem 'e gelmişti. Özlem '' her sabah bu ülkeden gitmenin, bu baskıdan, zulmden kaçmanın binbir yollarını düşünerek güne başlarken kendimi iyi hissettiren bir geri bildirim aldım'' dedi. Ve devam etti ;

''Toplumsal cinsiyet eşitsizliği için bir oluşum kurmaya karar verdim. Hiç tanımadığım , bu oluşuma destek olan 5-6 yeni arkadaşım oldu. Adeta kızkardeş olmuştuk, ancak aksilikler yakamızı bırakmıyordu bir türlü... Tam vazgeçmek üzereydim, bu konuda yolumuzun kesiştiği bir koç ( mentor ) bana bir geribildirim verdi. Bana ileride ne kadar başarılı olacağımı, tuttuğumu koparan, azimli , istekleri için olağanüstü çaba gösteren birisi olarak geleceğimin çok parlak olduğunu'' söyledi. Benim gibi imkanları kısıtlı, bir vakıftan burs alarak hayatını idame ettirmeye çalışan bir öğrenci için  ülkenin bu yılgın günlerinde ilaç gibi geldi '' diyerek paylaştı.Bunu paylaştığı için bile çok mutlu olmuştu.

İnanmıştı kendisine , yaratabileceği fırsatlarına... 

Ben de kendisinde gözlemlediğim  ''problem çözme yetkinliği ve azminden''  ötürü istediği herşeyi başarabileceğine olan inancımı, rol model olduğu ortaokul öğrencileri O'na benzemek için canla başla cinsiyetlerine bakmadan mühendis olmak isteyeceklerini '' söylediğim de Özlem artık başka oturuyordu, bilgisayarının arkasında...

Sonra sıra Dolunay'a geldi. Kırşehir'den İstanbul'a geldiğini , haftada 2 gün Boğaziçi Üniversitesine eyleme gittiğini söyledi. Ben de kendisine aynen şu sözlerimi ilettim.

''Dolunay'cım haklı mücadelenizi bu adaletsiz, şiddeti yüksek bir dönemde başka türlü vermenin yollarını aramak durumundayız. Anne gibi konuşacağım mazur gör, ama sen ve arkadaşların bu ülke için çok ama çok kıymetlisiniz. Yaratıcı yollar bulmak durumundayız. Lütfen kendine dikkat et, hesaplanabilir riskler al  ve de geleceğini düşünerek adımlarını at.  Bir şeye ihtiyacın olursa ise bir telefon mesafesinde, İstanbul 'dayım, beni mutlaka ara '' dedim.

O da anlamıştı ne demek istediğimi pekala. Yapma etme demek istememiştim, ama O'nun kıymetinin, aklının, parlak zekasının yerine geçecek bir şeyimiz olmadığını O 'na söylemek istemiştim. Dilim döndüğünce , haklı mücadalelerine sonsuz saygı duyarak. Bu ülkenin düştüğü durum için kendi adıma  gençliğinden sessizce özür dileyerek...

Bana bazen yakın arkadaşlarım haftamı, günlerimi sorduklarında anlatacak bir şey bulamıyorum gibi oluyor. Gibi diyorum zira birbirine benzer günler yaşarken ağzımdan çoğunlukla '' çok şükür, bu günümüze şükür'' diyorum.

Ama şimdi yazdığım üzere, esas şükür duygumu; duyumsayabildiklerim ve duyumsatabildiklerime borçluyum...

Duyumsatabildiğimiz herşeye , herkese selam olsun...

Yollarımız açık, kesişmelerimiz bol olsun... 

İyi olalım, iyi gelelim, vesile olalım, güzelliklere , iyiliklere ki şükür diyelim. 






Hoş geldim!

Yeni yılın ertesi, annemin başka diyarlara intikal edişinin tam göbeği, oğlumun yeni yaşının hemen öncesi bir zamanlardan merhaba! Uzun bir ...