Kısmetse bu sene doğunun gizemli yerlerinden bir tanesi olan Nepal'e gitmek istiyorum.Henüz planlamadım. Ama en kısa zamanda araştırmalarıma başlayacağım. Yoganın meditasyon aşamasını ise bu sene içerisinde daha fazla deneyimlemek istiyorum.
Röportajda geçen bir cümle ise benim hayatı yaşama isteğime ile birebir örtüştürmekte.
''Hayat bir kuşku değil bir nimettir.''
Sahip çıkalım, yaşayalım o zaman…
Aşağıdaki röportajı yapan kişi ; Deniz Yalım Kadıoğlu.Ayrıca bir blogger kendisi. Benim de takip etmek isteyeceğim bir blogu var; http://www.denizesifir.net
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------Önce röportajın öyküsü: Yogaya başlayalı bir yılı geçmişti. Bir yogi nasıl yaşar, hayata nasıl bakar pek bilmeden, yalnızca haftanın birkaç günü hocalarımdan aldığım güzel enerjiyle düşünce şeklimin, algılarımın değiştiğini fark ediyordum. Bu iç değişimin yanında, dışarıdan görünense duruşumdaki değişimdi. Omuzlarım açılıyor, sırtım dikleşiyor, yürüyüşümden bakışıma kadar tüm bedenim gün geçtikçe arınıyor, zindeleşiyordu. Sonra bir gün, tesadüfen karşıma çıkan bir makalede “ahimsa” ile tanıştım. “İncitmeyeceksin,” diyordu, yoganın ana kurallarından biri. Ne fiziksel, ne de sözle, hatta incitmeyi düşünmeyeceksin bile. “Bunu hayata geçirmek mümkün mü?” diye sordum kendime. “Ama bir olsa,” dedim sonra, “ne kadar da hafiflemez mi, özgürleşmez mi insan?”
Ahimsa, yoganın uçsuz bucaksız sularına ilk adımım oldu. Öğrendikçe bir adım öbürünü izledi, derken Hindistan’da bir aşrama geldim. Orada, bu eşsiz ve engin bilginin ortasında, sevgili Guruji başta olmak üzere çok değerli ustalarla, hocalarla tanıştım. Orada anladım ki yoga yapılmaz, yoga yaşanır. Farkındalıkla silinir tüm korkular; yaşamın her anında kendine tanık olmayı öğrenebilirse kişi, içinde ne geçmişin ağırlığı, ne gelecek günlerin kaygısı kalır. Dingin ve dengede yaşar, sessizliğini kucaklar.
Engin yoga bilgisinin, eşsiz deneyimlerin ışığında iki ay su gibi geçti, gitti. Aşağıdaki satırlar, aşramda bir gün Paramanand Institute of Yoga Sciences and Research Başkanı Dr. Omanandji (Guruji) ile yaptığımız uzun sohbetin küçük bir parçası. “Yoga nedir, ben yapabilir miyim?” diyorsanız, mutlaka okuyun, derim. Bakarsınız otobüs koltuğunda okuduğunuz bu birkaç sayfa, hayatınızda açılmayı bekleyen yeni bir sayfaya, başka bir yolculuğa ilk adım olur…
Yoga deyince pek çok kişinin aklına birtakım fiziksel hareketler geliyor…
Günlük dilde yoga, çeşitli yoga teknikleriyle erişilmesi mümkün olan “Bütünsel Sağlıklılık Hali” anlamına gelir. Tüm dünyada herkes fiziksel olarak zinde, iyi ve mükemmel olmayı arzu eder. Ancak kişinin fiziksel anlamda zinde, iyi ve sağlıklı olabilmesi için öncelikle fiziksel dünyanın ruhsal ya da görünmeyen düzeye bağlı olduğunu anlaması gerekir. Bilim insanlarımız her hareketin ardında sabit olan bir şey ve her görünenin ardında bir görünmeyen olduğunu doğruluyor. Yoga diyor ki, fiziksel beden onu kontrol eden, yöneten, görünmeyen bir şey olmadan herhangi bir faaliyette bulunamaz. Yoga bunu “madde” ve “karşı madde” olarak tanımlar. “Kim, kimi kontrol ediyor?” diye soracak olursak: Duyular vücudumuzu kontrol eder ve aklımız tarafından yönetilirler. Akıl, zekâ tarafından yönetilir ve zekâ, Enerji (Bilinç) tarafından yönlendirilir.
Fiziksel hareketler yoganın aslında çok küçük bir parçası. Yoga duruşları fiziksel zindelik için gereklidir, ancak kişi aklen zinde olmadığı sürece fiziksel zindelik de mümkün olmayacaktır. Asana (beden duruşları), pranayama (nefes teknikleri), mudra (parmak-göz-beden duruşları), bandha (fiziksel kilitler), konsantrasyon, meditasyon gibi bilimsel olarak ispatlanmış yoga teknikleri, akıl ve bedenin tam anlamıyla dengelenmesini sağlar. Bu teknikler sayesinde aklımızın dengesizliklerini ve çelişkilerimizi yenebiliriz. Düşünce kalabalığımız azalır, zamanla içimizde derin bir huzur yerleşir ve dengeli bir yaşama kavuşuruz.
Günlük hayattaki örnekleriyle düşünün, güzel ve yakışıklı biri ruhsal anlamda hasta, dengesiz ya da sağlıksız ise bu kişiye sağlıklı diyemeyiz. Fiziksel anlamda çok güzel olan ama hayatı dert, sorun, stres, depresyon, kaygı ve korkuyla dolu birçok aktrisle karşılaştım. Pek çok başarılı sanayici ve iş adamıyla tanıştım. Dış dünyada kurdukları çok başarılı hayatı kendi içlerinde kuramamışlardı, başarısız hissediyorlardı ve bu büyük bir sorun yaratıyordu.
Bahsettiğiniz gibi bir hayata yoga nasıl bir katkı sağlar?
Yoga, hayata hem dışarıdan hem de içeriden gelen bir denge getirir. Dış ve iç arasında uyumu sağlar. Dışarıda fiziksel beden, içeride akıl bulunur. Akıl ve beden dengelendiğinde, hayat da dengelenmiş olur. “Denge, yogadır,” diyoruz. Kişi dengeli bir hayata kavuştuğunda, derin bir mutluluk deneyimi yaşar. Aklı çelişkilerle, dayanılmaz, sarsıcı düşünce yığınlarıyla doluysa hayatı da gergin ve stresli bir hal alır.
Son dönemde yapılan bir araştırma çocukların %80’den fazlasının stres dolu olduğunu söylüyor. Neden onlara da yoga öğretmeyelim? Yoga, çocuklara stresten arındırılmış bir yaşamın yollarını gösterecektir. Hindistan’da yoga ve öğretilerinin yaygın olduğu dönemlerde insanlar stresli değildi. Hindistan’da 200 yıl öncesine kadar hastane olmadığını biliyor muydunuz? Hastanelere ihtiyaç duyulmuyordu çünkü insanlar sağlıklı bir yaşam sürüyorlardı. Çocukluktan itibaren akıllarını gözlemlemeyi öğreniyor, yogaya uygun bir yaşam tarzını benimsiyorlardı. Yaşadıkları her an farkındalık dolu bir meditasyon ânıydı.
Batı ve Doğu toplumlarının yogaya yaklaşımı oldukça farklı ve çeşitli platformlarda sık sık gündeme geliyor. Uzun yıllar Amerika’da yaşamış ve Avrupa’nın pek çok ülkesinde yoga etkinliklerine katılmış biri olarak, siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özellikle Batı dünyasında tüm farkındalık fiziksel zindelikten başlıyor. Tüm dünyadaki spor salonlarında gördüğümüz gibi insanlar vücutlarını şekillendirmekle daha fazla ilgililer. Yoganın hayatlarına girmesi de bu şekilde oluyor. Gazete ve dergilerde yoga yapan güzel vücutlu insanların fotoğraflarını gördüklerinde onlara benzemek istiyorlar. Böylece birçok kişi yogaya fiziksel zindelik için başlıyor, yoga duruşlarının faydalarını ve getirdiği gençlik hissini de kısa zamanda görüyorlar. Herhangi biri yogaya başladığında kendisini genç ve enerji dolu hissetmesi doğaldır, yoga bu güçlere ve özelliklere sahip. Yoga sizi asla tükenmiş ve yorgun bir halde bırakmaz. Tersine, yoga yaptıkça kendinizi daha enerjik hissedersiniz. Yogada, meditasyon yaptığınızda enerji seviyeniz hızla yükselir.
Doğu, her zaman yoganın zihinsel yönüne ağırlık vermiştir. Hindistan’da yoga yalnızca sağlıklı yaşamanın bir yolu değil aynı zamanda bir yaşam tarzıdır. Bir yaşam biçimi olarak yoga, hareketlerden ilişkilere, davranıştan konuşmaya kadar tüm disipliniyle daha çocuklukta öğrenilir. Bu disiplinler yogada konuştuğumuz yama ve nyama’dan (yoga felsefesine göre kişinin toplum içinde ve özel yaşamında uyması gereken kurallar) başlar.
Batı’da yoganın ortaya çıkışı bir trend şeklinde olsa da son zamanlarda giderek daha fazla kişi derinlemesine ve özgün yoga öğretileriyle ilgileniyor. Önce akıl daha derin bir bilginin arayışına başlıyor ve o düzeye gelindiğinde aklınız sessizlik, sakinlik ve rahatlamaya ulaşıyor. Bu sessizlik Batı’nın da artık kabul etmeye başladığı gibi yoganın gerçek anlamda kavranmasından ve öğrenilmesinden kaynaklanıyor.
Yogada akıl için en güçlü teknikler meditasyonda saklıdır. Meditasyon, Sanskritçede “dhyana” sözcüğüyle ifade edilir. Bu dhyana yıllar önce Çin’e “chan” olarak gitmiştir, Çin’den Kore’ye gittiğinde “dhan” adını almıştır. Kore’den Japonya’ya ulaşmış, burada “zen” olmuştur. Doğu ülkeleri yoga ve meditasyonda kendi anlayışları doğrultusunda çoktan derinleşmişlerdir. Bugünlerde Batı da yoga ve meditasyonu açık bir zihinle değerlendirmeye başlamıştır çünkü yoganın temeli tamamen bilimseldir. Halen Doğu ve Batı’nın anlayış ve kültürleri açısından büyük bir uçurum var. Batı hala yogayı fiziksel boyutuyla öğretmeye çalışıyor, oysa yoganın temeli tüm seviyelerden geçer: fiziksel, ruhsal, duygusal ve spritüel. Bu şekilde öğrenildiğinde ve düzenli olarak yapıldığında yoga tüm dünyada insanları iyileştirebilir ve hayatlarına mutluluk getirebilir.
Yoganın hastalıkları tedavi edici yönü de biliniyor…
Günümüzde birçok üniversite ve hastane yoga ve meditasyonun yararları üzerine araştırmalar yapıyor. Örneğin yakın zaman önce Boston Üniversitesi ve Massachusetts Hastanesi tarafından yoganın hipertansiyona etkisi üzerine bir araştırma yapıldı. Bu çalışmada hipertansiyon hastaları koşu, yüzme, aletli jimnastik ve yoga olmak üzere dört gruba ayrıldı ve tüm hastalara Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından kabul edilen bir ilaç verildi. Araştırmanın sonuçlarına göre, yoga ve meditasyon grubundaki hastaların hipertansiyon sorunu altı hafta içinde kontrol altına alındı ve bu hastalar ilaç kullanmayı bıraktılar. Bu, yoganın etkileri üzerine yapılan araştırmalarda görülen sonuçlardan yalnızca biri.
Yoga bir bilimdir. Edison’un keşfettiği elektrik gibi dil, din, ülke ayrımı gözetmeksizin herkese ait bir bilimdir. Bir ustanın rehberliğinde ve düzenli olarak yapıldığında, yoganın güçlü etkilerini kimse engelleyemez.
Birçok kişi yeterince esnek, zayıf ya da genç olmadığını düşünerek yoga yapmaktan çekiniyor…
Doğduğumuzda sahip olduklarımız kendi seçimimiz değildir. Ailemizi kendimiz seçemeyiz. Dünyaya gelişimiz kadere bağlıdır ve vücut şeklimiz, boyumuz, yapımız, dokumuz, bunların hepsi doğuştan gelir. Modern bilim bunu “DNA” olarak tanımlıyor. Kişinin bedeninde doğuştan gelen bir sertlik söz konusuysa, gövdesi bacaklarına göre daha uzunsa ya da bacakları fazla kısaysa belli yoga duruşlarını yapamayacaktır. Yogada amacımız kişileri bir jimnastikçiye dönüştürmek değildir, bu tür durumlar herhangi bir korku, kaygı yaratmamalıdır. Yogada daha önemli olan konu başlamaktır; yoga duruşlarına, yoga yaşam tarzına, nefes tekniklerine ve meditasyona başlamak. Örneğin herkes pranayama uygulayabilir. Pranayama nefes bilimidir. Hasta bir insan bile yapabilir, genç ya da yaşlı herkes belirli nefes tekniklerini uygulayabilir. Meditasyon da aynı şekilde, herkese açıktır.
İnsanlar belli bir yoga duruşunu ya da duruşlarını yapamadıklarında kendilerini kötü hissedebilir, yoga için yeterli esnekliğe veya güce sahip olmadıklarını düşünebilirler. Şu an üzerinde konuştuğumuz orijinal yogadır ve bunu herkes yapabilir. Yogada bir yarışma, karşılaştırma yoktur, olamaz. Kişiler buraya içsel uyanma, içsel gelişme, bütünsel sağlık ve bütünsel denge için geliyorlar. Kısacası kimse bir jimnastikçi ya da olimpiyat şampiyonu gibi her duruşu mükemmel yapmak için kaygılanmasın. Yoga aynı zamanda içsel bir pratik, kişinin kendi kendine uygulayacağı bir yöntemdir. Nasıl her bireyin kendine göre beğenileri, sevdikleri, sevmedikleri varsa ve buna saygı duyuluyorsa, kişi kendi bedenine de saygı duymalıdır. Paramanand Yoga’da öğrettiğimiz ilk şey budur: Kişi her şeyden önce kendi bedenine saygı duymalı, “kendine” güvenmelidir. Ancak ondan sonra başkalarına güvenebiliriz, ancak ondan sonra dünyaya güvenebilir ve duyduğumuz bu güvenle dünyadan zevk alabiliriz. Aksi takdirde tüm hayat kuşkular içinde geçer ve bir gün bir de bakmışız, hayatımız sona ermiş. Hayat bir kuşku değildir, hayat bir nimettir. Bu nimeti yaşamak ve hayatına eksiksiz bir mutluluk katmak isteyen kişi, düzenli olarak yoga yapmalıdır.
Paramanand Yoga’nın kuruluş amacı, misyonu nedir?
Misyonumuzu şöyle ifade ediyoruz: “Asato ma sad gamaya / Tamaso ma jyotr gamaya / Mrtyom ma amrtam gamaya”. Sanskritçe olan bu satırlar on bin yıldan öncesine dayanıyor. Çevirisi ise şöyledir: “Cahilliğimizin yerine bilgiyi getir / Işığın karanlığımızı almasını sağla / Ve ölümümüzü ölümsüzlüğe dönüştür”.
Yoga, bunları mümkün kılmaktadır. Enstitümüzde öğrencilerimize Batı ve Doğu için uygun olan bir modern program ve modern eğitim yöntemleri sunuyoruz. Belirli süreler boyunca beden duruşları (asana), nefes teknikleri (pranayama), meditasyon, derin sessizlik, gözlemleme, duyulardan arınma (pratyahara) gibi pratikler uygulayan öğrenciler, böyle bir yapıyla yoganın derin ve uygulamalı boyutlarını öğreniyorlar. Aşramımızda yoganın özünü ve bilimsel temellerini öğretiyoruz. Tüm bunları, hayatındaki saflık ve mükemmellikle milyonlarca insanın hayatını dönüştüren aydınlanmış Ustamız Swami Ji’nin verdiği lütufla gerçekleştiriyoruz.
Burada yetiştirdiğiniz yoga eğitmenlerinin öncelikle hangi değerleri kazanmalarını amaçlıyorsunuz?
Paramanand’ın misyonu çok açıktır. Yoga eğitmenliği için gelen öğrencilerimiz burada yogayı tüm derinliğiyle öğrenirler. Onların amacı yalnızca fiziksel, yani bedensel düzeyde bir eğitmen olmak değildir. Yalnızca yoga duruşlarını gösterecek bir eğitmen olmamaları gerekir. Asana, yoga okyanusunda yalnızca bir damladır. Paramanand’da eğitmenler, içsel enerjileri aracılığıyla fiziksel, ruhsal ya da duygusal bedenleriyle bağ kurarlar ve bu bağ, yüksek seviyede bir uyanış deneyimiyle sonuçlanır. Yoga yoluyla en yüksek seviyede farkındalığa ulaşılır. Öğretilerimiz, bütünsel sağlık ve iyileştirme için yoganın tüm yönleriyle denge kurmaktadır. Yetiştirdiğimiz eğitmenler, tüm bunları öncelikle kendilerinde deneyimler, daha sonra kolaylıkla öğrencilerine aktarırlar.
Buraya Yoga Eğitmenlik Eğitimi için gelen öğrenciler öncelikle kendi hayatlarında fiziksel, ruhsal, spritüel, kendine güven açılarından büyük meydan okumalarla karşılaşırlar ve tüm bunların ardından önemli bir dönüşüm yaşarlar. Bir eğitmen dinginlik ve neşeyle doluysa, öğrencilerine de aynısını aktaracaktır. Aklı çelişkilerle doluysa, bu çelişkiler öğrencilerine de geçecektir. Paramanand Aşramı’nda, eğitmen adaylarımızın hayatlarındaki gerginlik ve kaygılardan kurtulmaları için tüm çabamızı ortaya koyuyoruz. İçlerinden, kendilerinden kaynaklanan enerjiyi keşfetsinler ve yaşasınlar ki öğrencilerine de bu büyük mutluluğu verebilsinler.
Not:Sevgili hocam Dr.Omanandji’ye paylaştığı değerli bilgiler ve ilham verici sözleri için çok teşekkür ediyorum. Kendisiyle iki saatlik sohbetimizi içeren İngilizce haline The Wise’dan ulaşabileceğiniz röportaj, Kâmil Koç Otobüsleri A.Ş. Yolculuk dergisinde yayımlanmıştı. Paramanand Institute of Yoga Sciences and Research ile ilgili ayrıntılı bilgiye www.paramyoga.org adresinden ulaşabilirsiniz.
Yoga, hayata hem dışarıdan hem de içeriden gelen bir denge getirir. Dış ve iç arasında uyumu sağlar. Dışarıda fiziksel beden, içeride akıl bulunur. Akıl ve beden dengelendiğinde, hayat da dengelenmiş olur. “Denge, yogadır,” diyoruz. Kişi dengeli bir hayata kavuştuğunda, derin bir mutluluk deneyimi yaşar. Aklı çelişkilerle, dayanılmaz, sarsıcı düşünce yığınlarıyla doluysa hayatı da gergin ve stresli bir hal alır.
Son dönemde yapılan bir araştırma çocukların %80’den fazlasının stres dolu olduğunu söylüyor. Neden onlara da yoga öğretmeyelim? Yoga, çocuklara stresten arındırılmış bir yaşamın yollarını gösterecektir. Hindistan’da yoga ve öğretilerinin yaygın olduğu dönemlerde insanlar stresli değildi. Hindistan’da 200 yıl öncesine kadar hastane olmadığını biliyor muydunuz? Hastanelere ihtiyaç duyulmuyordu çünkü insanlar sağlıklı bir yaşam sürüyorlardı. Çocukluktan itibaren akıllarını gözlemlemeyi öğreniyor, yogaya uygun bir yaşam tarzını benimsiyorlardı. Yaşadıkları her an farkındalık dolu bir meditasyon ânıydı.
Batı ve Doğu toplumlarının yogaya yaklaşımı oldukça farklı ve çeşitli platformlarda sık sık gündeme geliyor. Uzun yıllar Amerika’da yaşamış ve Avrupa’nın pek çok ülkesinde yoga etkinliklerine katılmış biri olarak, siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Özellikle Batı dünyasında tüm farkındalık fiziksel zindelikten başlıyor. Tüm dünyadaki spor salonlarında gördüğümüz gibi insanlar vücutlarını şekillendirmekle daha fazla ilgililer. Yoganın hayatlarına girmesi de bu şekilde oluyor. Gazete ve dergilerde yoga yapan güzel vücutlu insanların fotoğraflarını gördüklerinde onlara benzemek istiyorlar. Böylece birçok kişi yogaya fiziksel zindelik için başlıyor, yoga duruşlarının faydalarını ve getirdiği gençlik hissini de kısa zamanda görüyorlar. Herhangi biri yogaya başladığında kendisini genç ve enerji dolu hissetmesi doğaldır, yoga bu güçlere ve özelliklere sahip. Yoga sizi asla tükenmiş ve yorgun bir halde bırakmaz. Tersine, yoga yaptıkça kendinizi daha enerjik hissedersiniz. Yogada, meditasyon yaptığınızda enerji seviyeniz hızla yükselir.
Doğu, her zaman yoganın zihinsel yönüne ağırlık vermiştir. Hindistan’da yoga yalnızca sağlıklı yaşamanın bir yolu değil aynı zamanda bir yaşam tarzıdır. Bir yaşam biçimi olarak yoga, hareketlerden ilişkilere, davranıştan konuşmaya kadar tüm disipliniyle daha çocuklukta öğrenilir. Bu disiplinler yogada konuştuğumuz yama ve nyama’dan (yoga felsefesine göre kişinin toplum içinde ve özel yaşamında uyması gereken kurallar) başlar.
Batı’da yoganın ortaya çıkışı bir trend şeklinde olsa da son zamanlarda giderek daha fazla kişi derinlemesine ve özgün yoga öğretileriyle ilgileniyor. Önce akıl daha derin bir bilginin arayışına başlıyor ve o düzeye gelindiğinde aklınız sessizlik, sakinlik ve rahatlamaya ulaşıyor. Bu sessizlik Batı’nın da artık kabul etmeye başladığı gibi yoganın gerçek anlamda kavranmasından ve öğrenilmesinden kaynaklanıyor.
Yogada akıl için en güçlü teknikler meditasyonda saklıdır. Meditasyon, Sanskritçede “dhyana” sözcüğüyle ifade edilir. Bu dhyana yıllar önce Çin’e “chan” olarak gitmiştir, Çin’den Kore’ye gittiğinde “dhan” adını almıştır. Kore’den Japonya’ya ulaşmış, burada “zen” olmuştur. Doğu ülkeleri yoga ve meditasyonda kendi anlayışları doğrultusunda çoktan derinleşmişlerdir. Bugünlerde Batı da yoga ve meditasyonu açık bir zihinle değerlendirmeye başlamıştır çünkü yoganın temeli tamamen bilimseldir. Halen Doğu ve Batı’nın anlayış ve kültürleri açısından büyük bir uçurum var. Batı hala yogayı fiziksel boyutuyla öğretmeye çalışıyor, oysa yoganın temeli tüm seviyelerden geçer: fiziksel, ruhsal, duygusal ve spritüel. Bu şekilde öğrenildiğinde ve düzenli olarak yapıldığında yoga tüm dünyada insanları iyileştirebilir ve hayatlarına mutluluk getirebilir.
Yoganın hastalıkları tedavi edici yönü de biliniyor…
Günümüzde birçok üniversite ve hastane yoga ve meditasyonun yararları üzerine araştırmalar yapıyor. Örneğin yakın zaman önce Boston Üniversitesi ve Massachusetts Hastanesi tarafından yoganın hipertansiyona etkisi üzerine bir araştırma yapıldı. Bu çalışmada hipertansiyon hastaları koşu, yüzme, aletli jimnastik ve yoga olmak üzere dört gruba ayrıldı ve tüm hastalara Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından kabul edilen bir ilaç verildi. Araştırmanın sonuçlarına göre, yoga ve meditasyon grubundaki hastaların hipertansiyon sorunu altı hafta içinde kontrol altına alındı ve bu hastalar ilaç kullanmayı bıraktılar. Bu, yoganın etkileri üzerine yapılan araştırmalarda görülen sonuçlardan yalnızca biri.
Yoga bir bilimdir. Edison’un keşfettiği elektrik gibi dil, din, ülke ayrımı gözetmeksizin herkese ait bir bilimdir. Bir ustanın rehberliğinde ve düzenli olarak yapıldığında, yoganın güçlü etkilerini kimse engelleyemez.
Birçok kişi yeterince esnek, zayıf ya da genç olmadığını düşünerek yoga yapmaktan çekiniyor…
Doğduğumuzda sahip olduklarımız kendi seçimimiz değildir. Ailemizi kendimiz seçemeyiz. Dünyaya gelişimiz kadere bağlıdır ve vücut şeklimiz, boyumuz, yapımız, dokumuz, bunların hepsi doğuştan gelir. Modern bilim bunu “DNA” olarak tanımlıyor. Kişinin bedeninde doğuştan gelen bir sertlik söz konusuysa, gövdesi bacaklarına göre daha uzunsa ya da bacakları fazla kısaysa belli yoga duruşlarını yapamayacaktır. Yogada amacımız kişileri bir jimnastikçiye dönüştürmek değildir, bu tür durumlar herhangi bir korku, kaygı yaratmamalıdır. Yogada daha önemli olan konu başlamaktır; yoga duruşlarına, yoga yaşam tarzına, nefes tekniklerine ve meditasyona başlamak. Örneğin herkes pranayama uygulayabilir. Pranayama nefes bilimidir. Hasta bir insan bile yapabilir, genç ya da yaşlı herkes belirli nefes tekniklerini uygulayabilir. Meditasyon da aynı şekilde, herkese açıktır.
İnsanlar belli bir yoga duruşunu ya da duruşlarını yapamadıklarında kendilerini kötü hissedebilir, yoga için yeterli esnekliğe veya güce sahip olmadıklarını düşünebilirler. Şu an üzerinde konuştuğumuz orijinal yogadır ve bunu herkes yapabilir. Yogada bir yarışma, karşılaştırma yoktur, olamaz. Kişiler buraya içsel uyanma, içsel gelişme, bütünsel sağlık ve bütünsel denge için geliyorlar. Kısacası kimse bir jimnastikçi ya da olimpiyat şampiyonu gibi her duruşu mükemmel yapmak için kaygılanmasın. Yoga aynı zamanda içsel bir pratik, kişinin kendi kendine uygulayacağı bir yöntemdir. Nasıl her bireyin kendine göre beğenileri, sevdikleri, sevmedikleri varsa ve buna saygı duyuluyorsa, kişi kendi bedenine de saygı duymalıdır. Paramanand Yoga’da öğrettiğimiz ilk şey budur: Kişi her şeyden önce kendi bedenine saygı duymalı, “kendine” güvenmelidir. Ancak ondan sonra başkalarına güvenebiliriz, ancak ondan sonra dünyaya güvenebilir ve duyduğumuz bu güvenle dünyadan zevk alabiliriz. Aksi takdirde tüm hayat kuşkular içinde geçer ve bir gün bir de bakmışız, hayatımız sona ermiş. Hayat bir kuşku değildir, hayat bir nimettir. Bu nimeti yaşamak ve hayatına eksiksiz bir mutluluk katmak isteyen kişi, düzenli olarak yoga yapmalıdır.
Paramanand Yoga’nın kuruluş amacı, misyonu nedir?
Misyonumuzu şöyle ifade ediyoruz: “Asato ma sad gamaya / Tamaso ma jyotr gamaya / Mrtyom ma amrtam gamaya”. Sanskritçe olan bu satırlar on bin yıldan öncesine dayanıyor. Çevirisi ise şöyledir: “Cahilliğimizin yerine bilgiyi getir / Işığın karanlığımızı almasını sağla / Ve ölümümüzü ölümsüzlüğe dönüştür”.
Yoga, bunları mümkün kılmaktadır. Enstitümüzde öğrencilerimize Batı ve Doğu için uygun olan bir modern program ve modern eğitim yöntemleri sunuyoruz. Belirli süreler boyunca beden duruşları (asana), nefes teknikleri (pranayama), meditasyon, derin sessizlik, gözlemleme, duyulardan arınma (pratyahara) gibi pratikler uygulayan öğrenciler, böyle bir yapıyla yoganın derin ve uygulamalı boyutlarını öğreniyorlar. Aşramımızda yoganın özünü ve bilimsel temellerini öğretiyoruz. Tüm bunları, hayatındaki saflık ve mükemmellikle milyonlarca insanın hayatını dönüştüren aydınlanmış Ustamız Swami Ji’nin verdiği lütufla gerçekleştiriyoruz.
Burada yetiştirdiğiniz yoga eğitmenlerinin öncelikle hangi değerleri kazanmalarını amaçlıyorsunuz?
Paramanand’ın misyonu çok açıktır. Yoga eğitmenliği için gelen öğrencilerimiz burada yogayı tüm derinliğiyle öğrenirler. Onların amacı yalnızca fiziksel, yani bedensel düzeyde bir eğitmen olmak değildir. Yalnızca yoga duruşlarını gösterecek bir eğitmen olmamaları gerekir. Asana, yoga okyanusunda yalnızca bir damladır. Paramanand’da eğitmenler, içsel enerjileri aracılığıyla fiziksel, ruhsal ya da duygusal bedenleriyle bağ kurarlar ve bu bağ, yüksek seviyede bir uyanış deneyimiyle sonuçlanır. Yoga yoluyla en yüksek seviyede farkındalığa ulaşılır. Öğretilerimiz, bütünsel sağlık ve iyileştirme için yoganın tüm yönleriyle denge kurmaktadır. Yetiştirdiğimiz eğitmenler, tüm bunları öncelikle kendilerinde deneyimler, daha sonra kolaylıkla öğrencilerine aktarırlar.
Buraya Yoga Eğitmenlik Eğitimi için gelen öğrenciler öncelikle kendi hayatlarında fiziksel, ruhsal, spritüel, kendine güven açılarından büyük meydan okumalarla karşılaşırlar ve tüm bunların ardından önemli bir dönüşüm yaşarlar. Bir eğitmen dinginlik ve neşeyle doluysa, öğrencilerine de aynısını aktaracaktır. Aklı çelişkilerle doluysa, bu çelişkiler öğrencilerine de geçecektir. Paramanand Aşramı’nda, eğitmen adaylarımızın hayatlarındaki gerginlik ve kaygılardan kurtulmaları için tüm çabamızı ortaya koyuyoruz. İçlerinden, kendilerinden kaynaklanan enerjiyi keşfetsinler ve yaşasınlar ki öğrencilerine de bu büyük mutluluğu verebilsinler.
Not:Sevgili hocam Dr.Omanandji’ye paylaştığı değerli bilgiler ve ilham verici sözleri için çok teşekkür ediyorum. Kendisiyle iki saatlik sohbetimizi içeren İngilizce haline The Wise’dan ulaşabileceğiniz röportaj, Kâmil Koç Otobüsleri A.Ş. Yolculuk dergisinde yayımlanmıştı. Paramanand Institute of Yoga Sciences and Research ile ilgili ayrıntılı bilgiye www.paramyoga.org adresinden ulaşabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder