24 Aralık 2015 Perşembe

Aura



Yaşınız kaç olursa olsun, insan annesini, babasını sesinden, teninin kokusundan, duruşundan, gülüşünden, el ve kol hareketlerinden,  onca insan arasında bile, her yerde her zaman tanır ve bilir. 
Aynı şey anne ve babalarının kendi çocukları için geçerlidir.

Ne entresan bir bağdır değil mi?

Babam; 3 kişilik bir ailenin tek erkek çocuğu olarak hep el üstünde tutulmuş birisi. Ailesinde, rahmetli babaannem sadece dul kaldığında değil çocukları olduğu andan itibaren ailenin direği, fedakarı, beceriklisi, rasyoneli, eli maşalısı... 

Rahmetli 98 yaşında öldüğünde bile öyleydi. Başı dik, kimseye muhtaç olmadan, kafası halen çalışırken, vücut fonksiyonları iflas ettiği için vefat etti. Bu denli güçlü bir kişi idi. 

Benim hiç tanımadığım 1904 doğumlu, babamın babası ise yani dedem ise , toparlayabildiğim kadarıyla, ailenin romantiği, en gönlü zengini, ailenin en cömerti, en muhabbetlisi, en sosyali...

Babaannem Cumhuriyet'in ilk ilkokul öğretmenlerinden. Edirne'li. Dedemle aşık oluyorlar, ailesinin karşı çıkmasına rağmen evleniyorlar. Babaannem dedemi İstanbul 'a gidip Diş Hekimliğini bitirmesine ikna ediyor. Babaannem Edirne 'de yalnız kalıyor; kocasını İstanbul 'da okutuyor. 

Sonra da dedem Edirne 'ye döndüğünde diş hekimliğini çok kısa bir süre yaptıktan sonra '' ben başkalarının ağız kokusunu çekmek istemiyorum '' diyerek çok sevdiği edebiyata, sohbete ve hitabet sanatına yönelerek; lise edebiyat öğretmeni oluyor, gazetede köşe yazıları yazıyor. 
Güçlü hitabet yetkinliği sayesinde etrafındaki irili ufaklı grupları etkileyen ve Edirne'de çok sevilen bir kişi oluyor. Ama oldukça genç bir yaşta 57 yaşında vefat ediyor. Ve maalesef  babaannem çok genç yaşlarda 3 çocukla başbaşa kalarak hepsinin tahsilini en üst düzeyde tamamlamaları için canla başla çalışıyor.

Lafı çok uzattım. Kusura bakmayın. 

16 sene İzmir'in Aliağa İlçesinde yaşayıp her İzmir 'e gidip gelirken geçtiğim Menemen; benim için 3 şeyle özdeşleşmiştir.
Çanak çömlek, ayran ve Devrim Şehidi Kubilay'ın infazı.
2 gün önce.
Sözcü Gazetesinde Uğur Dündar Devrim Şehidi Kubilay'ın ölüm yıldönümünde bir yazı yazıyor.
 ( Yazının tümü aşağıda )
Yazısındaki Kubilay'ın yedek subaylığı sırasında çekilmiş ve gün ışığına hiç çıkmamış 2 fotoğraf yayınlıyor.
O sabah Ankara 'da yaşayan ve gençliğinde Marilyn Monroe'e benzetilen büyük halam sabah Sözcü gazetesini eline alıyor.
Köşe yazısını okuyup fotoğraflara bakarken, birden donup kalıyor. 
İmkansız olan bir şey gerçekleşiyor. Zira 2 fotoğrafta da, Kubilay ile birlikte  bulunan bir kişi O'na gülümsüyor.
O kişinin onca yüz arasından babası olduğunu hemen anlıyor.
Hiç görmediği bir fotoğrafta, hiç bilmediği insanların arasında rahmetli babasının olduğu haberini kardeşlerine haber veriyor.

Babamla dün telefonda bu konuyu konuşuyorum. Babam temkinli. Diyor ki ''o fotoğraftaki kişi  % 99 babam. Ama insan insana benzermiş olmaya dabilir ''

''Baba'' diyorum. ''Ben dedemi hiç görmedim. Ama insanın bir duruşu, havası ve bazen de güçlü  aurası, hiç görmediğin halde o kişinin senin kanından olduğunu çok güçlü bir şekilde hissettirir. Ben, seni ve duruşunu nasıl biliyorsam; bugün o fotoğraftaki kişinin dedem olduğuna ben %100 emin olabiliyorum. Bazı şeylerin izahı yok, ama ben biliyorum ki o kişi; sadece duruşlarınızdan bile ötürü senin baban diyorum ''


Yıllar sonra ben de ilk defa, yıllar yılı babaannemin tam bir kopyası olduğumu düşünürken - rasyonellikten eli maşalılığa kadar geniş yelpazede benzerliklerim varken - her geçen gün tutku haline gelmiş yazı yazmaya olan hevesim, yaptığım işin özünde bile bulan hitabet sanatı, sosyal becerilerimle birlikte sohbete olan düşkünlüğüm ile kendimi, hiç tanımadığım ve bu benzerliği kimsenin yapamayacak kadar acısını halen derin yaşadığı, bu dünyadan erken göçmüş dedem  ile kendimi çok yakın hissediyorum. Neden olmasın ? diye de kendime soruyorum.

Duruş meselesine gelince. 
Armut dibine düşmüş.
Babam da babasına, gerek vücut dili ve duruşu gerek de aurası ile çok  benzemiş.
Sizin de bana katılacağınızı düşünüyorum.

Cumhuriyet sevdalısı olup bu uğurda ister fiziksel ister düşüncesel,  kendini feda etmiş herkesin toprağı  bol olsun. 

Allah gani gani rahmet eylesin.

Kubilay, babaannem, dedem başta olmak üzere tüm yitirdiklerimizin toprağı bol olsun. 
Mekanları cennet olsun.
AMİN.











FOTO: SÖZCÜ Ku­bi­lay en sağ­da ayak­ta du­ru­yor. Sa­dık On­gan or­ta sı­ra­nın sağ ba­şın­da otu­ru­yor. 

Benim dedem ise en arkada soldan 3.'cüsü.




FOTO: SÖZCÜ Ku­bi­lay en ön­de üç­lü gru­bun or­ta­sın­da otu­ru­yor. 

Benim dedem ayakta duranlardan sağ baştan 2.cisi.






Aşağıdaki yazı 23 Aralık 2015 'te Uğur Dündar tarafından Sözcü gazetesinde yayınlanmıştır.

Sev­gi­li okur­la­rım,
Bu­gün, Dev­rim Şe­hi­di Mus­ta­fa Feh­mi Ku­bi­la­y’­ın yo­baz­lar ta­ra­fın­dan hun­har­ca kat­le­di­li­şi­nin 85’in­ci yı­lın­da­ki an­ma et­kin­lik­le­ri­ne ka­tıl­mak için Me­ne­me­n’­de­yim.
Bi­li­yor­su­nuz, İz­mir Va­li­li­ği bu yıl al­dı­ğı ka­rar­la, tö­ren­de Be­le­di­ye Baş­ka­nı Ta­hir Şa­hi­n’­in Me­ne­men­li­le­ri tem­si­len ko­nuş­ma yap­ma­sı­nı ya­sak­la­dı.Bel­li ki baş­ka­nın da­ha ön­ce­ki yıl­lar­da yap­tı­ğı ko­nuş­ma­lar AKP ik­ti­da­rı­nı ra­hat­sız et­miş. O ne­den­le Va­li­lik de sus­tur­ma ka­ra­rı al­mış!..
Ge­nel­kur­may Baş­kan­lı­ğı ise 85 yıl son­ra ilk kez ba­sı­na ak­re­di­tas­yon uy­gu­la­ma­sı ge­tir­di. Bu­na gö­re Ku­bi­lay anı­tı­nın bu­lun­du­ğu as­ke­ri böl­ge­de­ki tö­re­ni, sa­de­ce ik­ti­dar bo­ra­za­nı TRT ve Ana­do­lu Ajan­sı iz­le­ye­cek.
Be­le­di­ye Baş­ka­nı Ta­hir Şa­hin ken­di­si­ne ge­ti­ri­len ko­nuş­ma ya­sa­ğı­na ve ak­re­di­tas­yo­na tep­ki­si­ni “Ku­bi­lay unut­tu­rul­ma­ya ça­lı­şı­lı­yo­r” di­ye­rek gös­te­ri­yor.
* * *
An­cak bu ça­ba­lar, şan­lı dev­rim ta­ri­hi­miz­de ka­ra bir le­ke ola­rak ka­la­ca­ğı gi­bi,Teğ­men Mus­ta­fa Feh­mi Ku­bi­la­y’­ın ba­şı­nı ver­me pa­ha­sı­na yak­tı­ğı me­şa­le, Cum­hu­ri­ye­ti­miz­le bir­lik­te ka­ran­lık­la­rı son­su­za dek ay­dın­la­ta­cak. Dev­rim­le­ri ko­ru­mak uğ­ru­na can­la­rı­nı fe­da eden kah­ra­man Türk ev­lat­la­rı­nın ad­la­rı her ge­çen yıl da­ha da yü­ce­le­cek…
85. yıl an­ma et­kin­lik­le­ri kap­sa­mın­da Ata­türk­çü Dü­şün­ce Der­ne­ği­’n­ce or­ga­ni­ze edi­len Me­ne­me­n’­de­ki pa­nel­de de­ğer­li bi­lim ada­mı dos­tum Prof. Er­gün Ay­bar­s’­la bir­lik­te ko­nuş­ma­cı ola­rak yer ala­ca­ğız.
* * *
Sev­gi­li okur­la­rım,
Bel­ki de ilk kez gör­dü­ğü­nüz fo­toğ­raf­la­rın hü­zün ve­ri­ci öy­kü­sü var.
Ar­ka­da­şım Me­te On­gan, bu fo­toğ­raf­la­ra na­sıl sa­hip ol­du­ğu­nu an­la­tır­ken şun­la­rı söy­lü­yor:
“Ba­ba­mız mer­hum Kı­dem­li Bin­ba­şı Sa­dık On­gan tüm ai­le bü­yük­le­ri­ni Bal­kan ve Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı­’n­da kay­bet­ti­ği için Da­rü­leyta­m’­da (kim­se­siz­ler yur­du) bü­yü­müş. Öğ­ret­men oku­lu­nu bi­tir­dik­ten son­ra bir sü­re köy öğ­ret­men­li­ği yap­mış. Ar­dın­dan Hal­ka­lı Zi­ra­at Oku­lu­’n­dan me­zun ol­muş. Ye­dek su­bay­lı­ğı sı­ra­sın­da tez­ke­re bı­ra­kıp, bü­yük bir kıs­mı Do­ğu Ana­do­lu­’da ge­çen as­ker­lik ya­şa­mın­da kı­dem­li bin­ba­şı­lı­ğa ka­dar ter­fi et­miş.
Ba­ba­cı­ğım, Ku­bi­la­y’­la ye­dek su­bay­lı­ğı sı­ra­sın­da sı­nıf ve si­lah ar­ka­daş­lı­ğı yap­mış bir Cum­hu­ri­yet sev­da­lı­sıy­dı. Ken­di­si­nin şe­hit Ku­bi­la­y’­la bir­lik­te ol­du­ğu bu iki fo­toğ­raf ka­re­si, biz­le­re bı­rak­tı­ğı en de­ğer­li mi­ras­tır. Bu kah­ra­man Türk dev­rim­ci­si­nin, mert­li­ği­ni, atak­lı­ğı­nı ve ya­kı­şık­lı­lı­ğı­nı an­la­tan, hem öğ­ret­men­lik­ten mes­lek­ta­şı, hem de as­ker ar­ka­da­şı ol­mak­la son­suz gu­rur duy­du­ğu­nu söy­le­yen ba­bam, iyi ki bu­gün­le­ri, an­ma tö­re­ni­ne ge­ti­ri­len ya­sak­la­rı ve kı­sıt­la­ma­la­rı gör­me­di.
Fo­toğ­raf­lar, Ku­bi­lay Ai­le­si’n­de ve ak­ra­ba­la­rın­da var mı­dır, bi­le­mi­yo­rum. An­cak Ata­türk ve dev­rim­le­ri­nin mil­yon­lar­ca sev­da­lı­sı­nın, hep­si çok zor şart­lar­da ye­tiş­miş ve ken­di ça­pın­da bi­rer kah­ra­man olan bu yi­ğit va­tan ev­lat­la­rı­nın fo­toğ­raf­la­rı­na bak­tık­ça, Cum­hu­ri­ye­t’­i on­la­ra borç­lu ol­du­ğu­mu­zu bir kez da­ha ha­tır­la­ya­cak­la­rın­dan hiç kuş­ku duy­muyorum…”
* * *
İs­tan­bul Ko­ca­mus­ta­fa­paşa’­dan ma­hal­le ar­ka­da­şım sev­gi­li Me­te­’nin bu fo­toğ­raf­la­ra sa­hip ol­du­ğu­nu Star Te­le­viz­yo­nu­’n­da Ha­ber Mer­ke­zi Yö­ne­ti­ci­li­ği ya­par­ken öğ­ren­miş ve Ku­bi­la­y’­ı an­dı­ğı­mız bir yıl­dö­nü­mün­de ek­ra­na ge­tir­miş­tik.
Ya­zı­lı ba­sın­da ise bil­di­ğim ka­da­rıy­la ilk kez ya­yım­la­nı­yor.
Ay­rı­ca Me­te On­gan, fo­toğ­raf­la­rın te­lif hak­kı­nı da ga­ze­te­niz SÖZ­CÜ ile Me­ne­men Be­le­di­ye­si­’ne ar­ma­ğan edi­yor.
* * *
Sev­gi­li okur­la­rım,
İs­te­dik­le­ri ka­dar unut­tur­ma­ya ça­lış­sın­lar.
Fe­na hal­de bey­hu­de bu ça­ba­lar Dev­rim Şe­hi­di Mus­ta­fa Feh­mi Ku­bi­la­y’­ı unut­tur­mak bir ya­na, onun aziz ha­tı­ra­sı­na, Bü­yük Ön­der Ata­tür­k’­ün dev­rim­le­ri­ne ve biz­le­re en bü­yük ar­ma­ğa­nı olan Cum­hu­ri­ye­t’­e da­ha sı­kı sı­kı­ya sa­rıl­ma­mı­za ne­den oluyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldim!

Yeni yılın ertesi, annemin başka diyarlara intikal edişinin tam göbeği, oğlumun yeni yaşının hemen öncesi bir zamanlardan merhaba! Uzun bir ...