Yaşınız kaç olursa olsun, insan annesini, babasını sesinden, teninin kokusundan, duruşundan, gülüşünden, el ve kol hareketlerinden, onca insan arasında bile, her yerde her zaman tanır ve bilir.
Aynı şey anne ve babalarının kendi çocukları için geçerlidir.
Ne entresan bir bağdır değil mi?
Babam; 3 kişilik bir ailenin tek erkek çocuğu olarak hep el üstünde tutulmuş birisi. Ailesinde, rahmetli babaannem sadece dul kaldığında değil çocukları olduğu andan itibaren ailenin direği, fedakarı, beceriklisi, rasyoneli, eli maşalısı...
Rahmetli 98 yaşında öldüğünde bile öyleydi. Başı dik, kimseye muhtaç olmadan, kafası halen çalışırken, vücut fonksiyonları iflas ettiği için vefat etti. Bu denli güçlü bir kişi idi.
Benim hiç tanımadığım 1904 doğumlu, babamın babası ise yani dedem ise , toparlayabildiğim kadarıyla, ailenin romantiği, en gönlü zengini, ailenin en cömerti, en muhabbetlisi, en sosyali...
Babaannem Cumhuriyet'in ilk ilkokul öğretmenlerinden. Edirne'li. Dedemle aşık oluyorlar, ailesinin karşı çıkmasına rağmen evleniyorlar. Babaannem dedemi İstanbul 'a gidip Diş Hekimliğini bitirmesine ikna ediyor. Babaannem Edirne 'de yalnız kalıyor; kocasını İstanbul 'da okutuyor.
Sonra da dedem Edirne 'ye döndüğünde diş hekimliğini çok kısa bir süre yaptıktan sonra '' ben başkalarının ağız kokusunu çekmek istemiyorum '' diyerek çok sevdiği edebiyata, sohbete ve hitabet sanatına yönelerek; lise edebiyat öğretmeni oluyor, gazetede köşe yazıları yazıyor.
Güçlü hitabet yetkinliği sayesinde etrafındaki irili ufaklı grupları etkileyen ve Edirne'de çok sevilen bir kişi oluyor. Ama oldukça genç bir yaşta 57 yaşında vefat ediyor. Ve maalesef babaannem çok genç yaşlarda 3 çocukla başbaşa kalarak hepsinin tahsilini en üst düzeyde tamamlamaları için canla başla çalışıyor.
Lafı çok uzattım. Kusura bakmayın.
16 sene İzmir'in Aliağa İlçesinde yaşayıp her İzmir 'e gidip gelirken geçtiğim Menemen; benim için 3 şeyle özdeşleşmiştir.
Çanak çömlek, ayran ve Devrim Şehidi Kubilay'ın infazı.
2 gün önce.
Sözcü Gazetesinde Uğur Dündar Devrim Şehidi Kubilay'ın ölüm yıldönümünde bir yazı yazıyor.
( Yazının tümü aşağıda )
Yazısındaki Kubilay'ın yedek subaylığı sırasında çekilmiş ve gün ışığına hiç çıkmamış 2 fotoğraf yayınlıyor.
O sabah Ankara 'da yaşayan ve gençliğinde Marilyn Monroe'e benzetilen büyük halam sabah Sözcü gazetesini eline alıyor.
Köşe yazısını okuyup fotoğraflara bakarken, birden donup kalıyor.
İmkansız olan bir şey gerçekleşiyor. Zira 2 fotoğrafta da, Kubilay ile birlikte bulunan bir kişi O'na gülümsüyor.
O kişinin onca yüz arasından babası olduğunu hemen anlıyor.
Hiç görmediği bir fotoğrafta, hiç bilmediği insanların arasında rahmetli babasının olduğu haberini kardeşlerine haber veriyor.
Babamla dün telefonda bu konuyu konuşuyorum. Babam temkinli. Diyor ki ''o fotoğraftaki kişi % 99 babam. Ama insan insana benzermiş olmaya dabilir ''
''Baba'' diyorum. ''Ben dedemi hiç görmedim. Ama insanın bir duruşu, havası ve bazen de güçlü aurası, hiç görmediğin halde o kişinin senin kanından olduğunu çok güçlü bir şekilde hissettirir. Ben, seni ve duruşunu nasıl biliyorsam; bugün o fotoğraftaki kişinin dedem olduğuna ben %100 emin olabiliyorum. Bazı şeylerin izahı yok, ama ben biliyorum ki o kişi; sadece duruşlarınızdan bile ötürü senin baban diyorum ''
Yıllar sonra ben de ilk defa, yıllar yılı babaannemin tam bir kopyası olduğumu düşünürken - rasyonellikten eli maşalılığa kadar geniş yelpazede benzerliklerim varken - her geçen gün tutku haline gelmiş yazı yazmaya olan hevesim, yaptığım işin özünde bile bulan hitabet sanatı, sosyal becerilerimle birlikte sohbete olan düşkünlüğüm ile kendimi, hiç tanımadığım ve bu benzerliği kimsenin yapamayacak kadar acısını halen derin yaşadığı, bu dünyadan erken göçmüş dedem ile kendimi çok yakın hissediyorum. Neden olmasın ? diye de kendime soruyorum.
Duruş meselesine gelince.
Armut dibine düşmüş.
Babam da babasına, gerek vücut dili ve duruşu gerek de aurası ile çok benzemiş.
Sizin de bana katılacağınızı düşünüyorum.
Cumhuriyet sevdalısı olup bu uğurda ister fiziksel ister düşüncesel, kendini feda etmiş herkesin toprağı bol olsun.
Allah gani gani rahmet eylesin.
Kubilay, babaannem, dedem başta olmak üzere tüm yitirdiklerimizin toprağı bol olsun.
Mekanları cennet olsun.
AMİN.
FOTO: SÖZCÜ Kubilay en sağda ayakta duruyor. Sadık Ongan orta sıranın sağ başında oturuyor.
Benim dedem ise en arkada soldan 3.'cüsü.
FOTO: SÖZCÜ Kubilay en önde üçlü grubun ortasında oturuyor.
Benim dedem ayakta duranlardan sağ baştan 2.cisi.
Aşağıdaki yazı 23 Aralık 2015 'te Uğur Dündar tarafından Sözcü gazetesinde yayınlanmıştır.
Sevgili okurlarım,
Bugün, Devrim Şehidi Mustafa Fehmi Kubilay’ın yobazlar tarafından hunharca katledilişinin 85’inci yılındaki anma etkinliklerine katılmak için Menemen’deyim.
Biliyorsunuz, İzmir Valiliği bu yıl aldığı kararla, törende Belediye Başkanı Tahir Şahin’in Menemenlileri temsilen konuşma yapmasını yasakladı.Belli ki başkanın daha önceki yıllarda yaptığı konuşmalar AKP iktidarını rahatsız etmiş. O nedenle Valilik de susturma kararı almış!..
Genelkurmay Başkanlığı ise 85 yıl sonra ilk kez basına akreditasyon uygulaması getirdi. Buna göre Kubilay anıtının bulunduğu askeri bölgedeki töreni, sadece iktidar borazanı TRT ve Anadolu Ajansı izleyecek.
Belediye Başkanı Tahir Şahin kendisine getirilen konuşma yasağına ve akreditasyona tepkisini “Kubilay unutturulmaya çalışılıyor” diyerek gösteriyor.
Bugün, Devrim Şehidi Mustafa Fehmi Kubilay’ın yobazlar tarafından hunharca katledilişinin 85’inci yılındaki anma etkinliklerine katılmak için Menemen’deyim.
Biliyorsunuz, İzmir Valiliği bu yıl aldığı kararla, törende Belediye Başkanı Tahir Şahin’in Menemenlileri temsilen konuşma yapmasını yasakladı.Belli ki başkanın daha önceki yıllarda yaptığı konuşmalar AKP iktidarını rahatsız etmiş. O nedenle Valilik de susturma kararı almış!..
Genelkurmay Başkanlığı ise 85 yıl sonra ilk kez basına akreditasyon uygulaması getirdi. Buna göre Kubilay anıtının bulunduğu askeri bölgedeki töreni, sadece iktidar borazanı TRT ve Anadolu Ajansı izleyecek.
Belediye Başkanı Tahir Şahin kendisine getirilen konuşma yasağına ve akreditasyona tepkisini “Kubilay unutturulmaya çalışılıyor” diyerek gösteriyor.
* * *
Ancak bu çabalar, şanlı devrim tarihimizde kara bir leke olarak kalacağı gibi,Teğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın başını verme pahasına yaktığı meşale, Cumhuriyetimizle birlikte karanlıkları sonsuza dek aydınlatacak. Devrimleri korumak uğruna canlarını feda eden kahraman Türk evlatlarının adları her geçen yıl daha da yücelecek…
85. yıl anma etkinlikleri kapsamında Atatürkçü Düşünce Derneği’nce organize edilen Menemen’deki panelde değerli bilim adamı dostum Prof. Ergün Aybars’la birlikte konuşmacı olarak yer alacağız.
85. yıl anma etkinlikleri kapsamında Atatürkçü Düşünce Derneği’nce organize edilen Menemen’deki panelde değerli bilim adamı dostum Prof. Ergün Aybars’la birlikte konuşmacı olarak yer alacağız.
* * *
Sevgili okurlarım,
Belki de ilk kez gördüğünüz fotoğrafların hüzün verici öyküsü var.
Arkadaşım Mete Ongan, bu fotoğraflara nasıl sahip olduğunu anlatırken şunları söylüyor:
“Babamız merhum Kıdemli Binbaşı Sadık Ongan tüm aile büyüklerini Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’nda kaybettiği için Darüleytam’da (kimsesizler yurdu) büyümüş. Öğretmen okulunu bitirdikten sonra bir süre köy öğretmenliği yapmış. Ardından Halkalı Ziraat Okulu’ndan mezun olmuş. Yedek subaylığı sırasında tezkere bırakıp, büyük bir kısmı Doğu Anadolu’da geçen askerlik yaşamında kıdemli binbaşılığa kadar terfi etmiş.
Babacığım, Kubilay’la yedek subaylığı sırasında sınıf ve silah arkadaşlığı yapmış bir Cumhuriyet sevdalısıydı. Kendisinin şehit Kubilay’la birlikte olduğu bu iki fotoğraf karesi, bizlere bıraktığı en değerli mirastır. Bu kahraman Türk devrimcisinin, mertliğini, ataklığını ve yakışıklılığını anlatan, hem öğretmenlikten meslektaşı, hem de asker arkadaşı olmakla sonsuz gurur duyduğunu söyleyen babam, iyi ki bugünleri, anma törenine getirilen yasakları ve kısıtlamaları görmedi.
Fotoğraflar, Kubilay Ailesi’nde ve akrabalarında var mıdır, bilemiyorum. Ancak Atatürk ve devrimlerinin milyonlarca sevdalısının, hepsi çok zor şartlarda yetişmiş ve kendi çapında birer kahraman olan bu yiğit vatan evlatlarının fotoğraflarına baktıkça, Cumhuriyet’i onlara borçlu olduğumuzu bir kez daha hatırlayacaklarından hiç kuşku duymuyorum…”
Belki de ilk kez gördüğünüz fotoğrafların hüzün verici öyküsü var.
Arkadaşım Mete Ongan, bu fotoğraflara nasıl sahip olduğunu anlatırken şunları söylüyor:
“Babamız merhum Kıdemli Binbaşı Sadık Ongan tüm aile büyüklerini Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’nda kaybettiği için Darüleytam’da (kimsesizler yurdu) büyümüş. Öğretmen okulunu bitirdikten sonra bir süre köy öğretmenliği yapmış. Ardından Halkalı Ziraat Okulu’ndan mezun olmuş. Yedek subaylığı sırasında tezkere bırakıp, büyük bir kısmı Doğu Anadolu’da geçen askerlik yaşamında kıdemli binbaşılığa kadar terfi etmiş.
Babacığım, Kubilay’la yedek subaylığı sırasında sınıf ve silah arkadaşlığı yapmış bir Cumhuriyet sevdalısıydı. Kendisinin şehit Kubilay’la birlikte olduğu bu iki fotoğraf karesi, bizlere bıraktığı en değerli mirastır. Bu kahraman Türk devrimcisinin, mertliğini, ataklığını ve yakışıklılığını anlatan, hem öğretmenlikten meslektaşı, hem de asker arkadaşı olmakla sonsuz gurur duyduğunu söyleyen babam, iyi ki bugünleri, anma törenine getirilen yasakları ve kısıtlamaları görmedi.
Fotoğraflar, Kubilay Ailesi’nde ve akrabalarında var mıdır, bilemiyorum. Ancak Atatürk ve devrimlerinin milyonlarca sevdalısının, hepsi çok zor şartlarda yetişmiş ve kendi çapında birer kahraman olan bu yiğit vatan evlatlarının fotoğraflarına baktıkça, Cumhuriyet’i onlara borçlu olduğumuzu bir kez daha hatırlayacaklarından hiç kuşku duymuyorum…”
* * *
İstanbul Kocamustafapaşa’dan mahalle arkadaşım sevgili Mete’nin bu fotoğraflara sahip olduğunu Star Televizyonu’nda Haber Merkezi Yöneticiliği yaparken öğrenmiş ve Kubilay’ı andığımız bir yıldönümünde ekrana getirmiştik.
Yazılı basında ise bildiğim kadarıyla ilk kez yayımlanıyor.
Ayrıca Mete Ongan, fotoğrafların telif hakkını da gazeteniz SÖZCÜ ile Menemen Belediyesi’ne armağan ediyor.
Yazılı basında ise bildiğim kadarıyla ilk kez yayımlanıyor.
Ayrıca Mete Ongan, fotoğrafların telif hakkını da gazeteniz SÖZCÜ ile Menemen Belediyesi’ne armağan ediyor.
* * *
Sevgili okurlarım,
İstedikleri kadar unutturmaya çalışsınlar.
Fena halde beyhude bu çabalar Devrim Şehidi Mustafa Fehmi Kubilay’ı unutturmak bir yana, onun aziz hatırasına, Büyük Önder Atatürk’ün devrimlerine ve bizlere en büyük armağanı olan Cumhuriyet’e daha sıkı sıkıya sarılmamıza neden oluyor.
İstedikleri kadar unutturmaya çalışsınlar.
Fena halde beyhude bu çabalar Devrim Şehidi Mustafa Fehmi Kubilay’ı unutturmak bir yana, onun aziz hatırasına, Büyük Önder Atatürk’ün devrimlerine ve bizlere en büyük armağanı olan Cumhuriyet’e daha sıkı sıkıya sarılmamıza neden oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder