Nobel ödülü kazanan bilim adamı
Vernon Mountcastle hikayesi
Bu kadar bilim adamının arasında bu ödüle niçin siz layık
görüldünüz? Sizi diğer bilim adamlarından ayıran özellik ne?"
"Profesör yüzünde bir gülümsemeyle şu cevabı vermiş:
"Hepsini anneme borçluyum. Diğer çocukların anneleri, onlar okuldan
dönünce, "Söyle bakalım, öğretmenin sorularına iyi cevap verebildin
mi?" derken, annem, "Vernon, bugün öğretmene iyi bir soru sordun
mu?" diye araştırırdı. Ben niçin Nobel ödülü aldım? Beni diğerlerinden
ayıran özellik ne? Bunu soruyorsunuz, değil mi? Beni diğerlerinden ayıran
özellik, benim diğerlerinin sormadığı soruları sormam ve sormaya devam etmemdir!"
Harika bir hikaye, harika bir cevap, harika bir tespit. Bu hikayeyi kızımın katıldığı YGA ( Young Guru Academy ) 'deki bir ödevde okuduğum an aklıma tek bir kişi geldi.
Gülümsedim.
Ne kadar çok özlediğimi hatırladım.
Son 6 senemizde iş ortağı olarak irili ufaklı bir sürü çalıştayı birlikte geçirdiğim ortağım Bahar geldi aklıma.
Kendimizi gerçekleştirme yolunda yaşadıklarımıza, kendimizi şaşırtma kapasitemize ve pek tabii bunları yaparken birbirimizi ölesiye çıldırtma kapasitemize tanık olmaktan gurur duyduğum dostum Bahar geldi aklıma.
En çok soru sorduğum, en zor soruları bana soran, soruları soranın cevaplardan kaçamadığını tekrar tekrar kafama vuran biricik dostum Bahar.
Bu soruları başta birbirimize sorduk sonra da iş ortaklarımıza, müşterilerimize uyarladık.
Bütün iş modelimizin soru sormak üzerine kurulu olduğu bir modelde, aldığımız cevaplardan kimi zaman ilham aldık, kimi zaman gözlerimiz yaşardı, kimi zamanda kendimizden farklı düşünen kişilerden aldığımız tokat gibi cevaplardan başımızı öne eğdik, mahcup hissettik kendimizi.
Sorular sonrasında hoşgörü kapasitemiz arttı, önyargılarımız ve varsayımlarımız kabak gibi sırıttı, kimi zaman dediklerimiz ve yaptıklarımız arasında boşluklar oldu ama hep öğrendik , hep farkında olarak devindik, hep geliştik. Kesinlikle daha iyiye.
Sorularımız içerisinde kişisel sorularımız da vardı. Çalıştay açılışında bunları sormak bir nevi adetten idi, hem kişilerin birbirine açılmasına, hem de başta kendilerini sonra da başkalarını şaşırtmalarına olanak sağlamaktaydı.
Ama bir süre sonra adet gitti yerini ciddi merak, heves, şaşırmaya ve de şaşırtmaya olan artan ilgim aldı.
İş olarak yaptığım ve her çalıştayın girişinde yaptığımız 1 saatlik seanslar benim son 6 senedir büyümeme, aydınlanmama, düşüncelerimin güzelleşmesine, kişilerin benden farklı olan yönlerinden esinlenerek önce düşüncelerimi sonra da davranışlarımı esnetmeme olanak sağladı.
Daha gidilecek çok yolum olsa da niyet ve farkındalığım ile güzel bir 3 'lüyüz biz. Umut var yani.
Tespitlerimizden bazıları ;
- İş hayatında insanların, 10 senedir yanyana çalıştıkları halde, birbirlerine dair halen ne kadar az şeyi bildiklerine ,
- İnsanların genellikle en sevdiği soruların Neden? / Ne için? olmasına,
- Müşterilerle ( iç /dış ) birebir çalışan bir departmanda çalışanların genelde en çok Nasılsın ? sorusunu sevdiklerine, ( yaptıkları işlerin kişilerin sorularına bile etki etmesi )
- Kişilerin uzun zamandır kendilerine, iç dünyalarına dair pek soru sormadıklarına,
- Günlük hayatta soru sorduklarını zannettiklerini o soruların bile aslında ; '' Ne zaman yemek yiyeceğiz ? '' Nerede buluşalım ? '' Ne yapalım ? '' gibi yeniliklere ve yeni bilgiye erişmek için soru sorulmadığına,
- Kimsenin başta kendisi olmak üzere bir başkasını şaşırtmaya dönük olarak zihinsel egzersiz yapmadığına,
- Çocukluk anılarının iş ortamını güzelleştiren en güzel kişisel hazineler olduğuna,
- Kendinizle ilgili gurur duyduğunuz şey ? sorusunun cevaplarının aslında hepimizin ne kadar kırılgan olduğunu hatırlattığına,
- Kendimize ait rollerimizden, birbirimiz hakkında varsayımlardan sıyrılmanın sadece ama sadece 1 farklı soru ile ne kadar mümkün olduğuna,
Şaşırmak ve şaşırtmak üzerine çokça düşüncelerim olsa da, şu an sadece şunu söyleyebilirim:
Yeni bilgiyi arayanlar, yenilenmeyi arzu edenler, dönüşmek isteyenler, yeni ve yaratıcı fikrin peşinde koşanlar şaşırmaktan , şaşırtılmaktan hoşlanmakta...
Siz de onlara el verin. Siz hazır olmasanız bile, onlarla karşılaştığınızda en zor sorularınızı sormaktan çekinmeyin. Onlar bitkiler gibi su vererek büyümüyorlar, soru sorduğunuz zaman büyüyorlar...Tıpkı çocuklarımızın büyürken , gelişirken sordukları binlerce soru gibi.
Aşağıda hem kendinize hem de varsa çocuğunuza sorduğunuzda alacağınız cevaplardan şaşıracağınız birkaç soru örneği bulunmakta. Hem kendinizin hem de çocuğunuzun sizleri şaşırtmasına olanak sağlamak isterseniz eğer bu soruları sorun derim. Alacağınız cevaplardan şaşıracağınız kesin...
Öte yandan bilinmesini isterim ki ;
Ortağım Bahar'ı her açıdan çok arıyor ve özlüyorum.
Cevaplamaktan en çok mutlu olduğum soru : Nasılsın ?
Kendimiz için
- Sormayı en çok sevdiğiniz soru ?
- Cevaplamaktan en hoşlandığınız soru ?
- Çocukluğunuza dair en sevdiğiniz anı nedir ?
- Yetişkin biri olduğunuzu ne zaman anladınız?
- Kimsenin hiç bilmediği, ama sizin iyi bildiğiniz / yaptığınız ve arkadaşlarınızla paylaştığınız zaman onları şaşırtacak beceriniz nelerdir ?
- Eğer para kazanmak gibi bir derdiniz olmasaydı ne yapıyor olurdunuz?
- Bugünkü tecrübelerinize dayanarak bir işi başarmak için sizce ne gerekir ?
- ......................tanışmak için her şeyi yaparım.
- Hayatınızın en iyi dönemi ne zamandır?
Çocuklar için
- Hayatın bir film olsaydı seni kimin oynamasını isterdin?
- Bir tek şey icat etseysin ne olurdu ?
- Görünmez olabilseydin ne yapardın ? Nereye giderdin ?
- Hayatında gördüğün en güzel şey ne ?
- Arkadaşlarını seçerken neye önem veriyorsun ?
- Gelecekle ilgili bir tek şey bilseydin bu ne olurdu ?
- Bir insanda ilk fark ettiğin şey nedir ?
- Bir kişiyle hayatını değiştirme imkanın olsaydı kiminle değiştirirdin ? Neden ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder