Anlatmayı hep çok sevdim ben. Bildiklerimi, bilmediklerimi, yeni öğrendiklerimi. Kalbimden geçenleri. İkna etmeyi.
İlkokulda bebeklerimi dizer anlatırdım okulda öğrendiklerimi. Ortaokulda ise günlüklerime anlattım hissettiklerimi. Uzunca bir süre ise arkadaşlarım dinledi anlatmak istediklerimi. Ta ki iş hayatına başlayıp kendi sahnemi yaratana kadar. Tam 18 senedir arada ufak tefek kesintiler olsa da anlatmaya devam ediyorum ben.
Önce kendime ait olmayan, yönetmekte olduğum uluslararası markalar için; son 4 senedir ise kendi geliştirdiğimiz, yarattığımız hizmetlerimiz için. Dinleyicilerimiz, seyircilerimiz, ürün veya hizmetlerimizi deneyimletmek istediklerimiz hep değişti; sahada çalışan marka destek ekiplerinden şirket CEO'larına; yöneticilerimden yönettiğim ekiplere kadar çok farklı dinleyicilerim oldu. Kimi zaman çok heyecanlandım, kimi zaman kendimi tekrar ettim, çoğunlukla karşımdakilerden hep bir şey öğrendim kimi zaman ise keşke daha iyi hazırlansaydım dedim ama neticede bir şeyler anlatmayı, dinlenilmeyi ve karşılıklı etkileşimde bulunmayı hep çok sevdim. İz bırakmayı da. Her zaman iyi olmasa da.
Ama bu son defa tecrübe ettiğimiz benim için çok farklı idi. Başka izler bıraktı, başka kapılar açtı yüreğimde.
Bu seferki sahnemiz;
Yer; ODTÜ
Fakülte; İİBF ( İktisadi ve İdari İlimler Fakültesi)
Program; Girişimcilik Sertifika Programı
Katılımcılar; Girişimci olmak isteyen ODTÜ'lü lisans, lisansüstü, mezun, halen aktif profesör olan, Teknokent çalışanı vs gibi oldukça karma bir grup.
Sahnedekiler;
ODTÜ İİBF İşletme '95 mezunu ortağım Bahar ve
ODTÜ İİBF Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi '96 mezunu ben...
Konumuz; Girişimcilik için en önemli unsurlardan yaratıcı ve yenilikçi düşünme için araç ve yöntemler.
Toplam saatimiz : 10 saat
Bu sene 2. defa gidişimiz bu iş için ODTÜ 'ye. Ama ancak dank etti kafamıza yarattığımız etki, yaptığımız iş ve karşımızdaki beyinlerin farklılılığı ve kıymeti. Hele ki hevesleri. Birde sivri dilleri. Ders anlatırken ellerinde telefon olmasını önce yadırgadım; ekrandaki slideların fotoğraflarını çekmelerine şaşırdım ama en çok şaşırdığım ders bitince oldu. Ders esnasında söylediğimiz şeylerin çoğu twit atılmış eş zamanlı. Bizler de hashtagleri olmuşuz dolayısıyla. Eskiden dinleyicilerimizin ne kadar etkilendiğini, iyi bir iş yapıp yapmadığımızı kendileri söylemedikçe anlamakta zorlanırdık. Şimdi daha kolay; duyduklarından etkileniyorlarsa twitter'dayız; eğer yeni bir şey anlatmıyorsak, ilgi çekmiyorsak, ya çat diye söylüyorlar ya da derse gelmiyorlar. Karneniz bu kadar kolay geliyor artık elinize.
3 günün sonunda karnemiz ''pek iyi''. 18 yılın bence en güzel karnesi. Bütün emeklerimin en değerlisi. 18 sene önce kapısından çıktığım, şimdi dünyanın en iyi 85. üniversitesinde karşımda en eleştirel, en anarşist, en rocker, en gerçek Türkiye'yi her zaman temsil eden, birbirinden kıymetli pırıl pırıl beyinler bana, bize emeklerimizin boşa gitmediğini hatta daha fazlasını yapmamız gerektiğini yüzümüze öyle bir çarpıyor ki mahcup oluyorum.
Mahcup oluyorum onca yıl ki bencilliğime. ODTÜ'lü öğrenci okutmaktan öteye geçmeyen desteğime. Halbuki onlar danışacak akıllar istiyorlar, tıpkı bizim gibi bu yollardan daha önce geçmiş. Ellerinde geçmişe göre daha fazla imkan var ama endişeleri de var. Orası Ankara. İstanbul'u halen Wall street gibi erişilmez bir dünya olarak görüyorlar. Erasmus vs gibi programlarla dünyayı tecrübe ediyorlar ama ruhları da cepleri de halen temiz.
Nasıl da unutuyor insan. Nasıl da düşüyor peşine paranın, bürünüyor insanın ben'cil haline.
Orası ODTÜ. Halen Marksist düşüncenin yaşatılabildiği bir yer.
Orası ODTÜ. Halen Devrim'de sloganlar atılıyor, halen direnişçi ruh kendini her yerde belli ediyor.
Orası ODTÜ. Halen otostop çekiliyor. Yeşil parka en çok orada görülüyor.
Orası ODTÜ. En çok aşık orada. Kütüphane köşesinde de , yeşil çimenlerde de, kantinlerde de. (Bizim zamanımızdan daha çok gibi geldi Bahar ile bana:)
Orası ODTÜ. Herşeyin ilklerini yaşadığım yer.
Orası ODTÜ. Halen tuvaletler kötü ve pis.
Orası ODTÜ. Midterm öncesinde kütüphane hınca hınç dolu.
Orası ODTÜ. Sonbaharın en güzel hali.Central Park halt etmiş yanında.
Orası ODTÜ. Ülkemizin en berrak beyinleri, geleceği, umudu orada. Umutlular da.
Çıkış yolları beyinlerinde hevesleri yüreklerinde.
Öğrenciler ama farkındalar.
Alternatif üretmeye çalışıyorlar.
Girişimci olmayı deniyorlar.
Tek bildikleri çok çalışmak.
Ama yollarını aydınlatacaklara, fikir vereceklere, fikirlerini tartışacaklarına ihtiyaç duyuyorlar.
22 sene önce girdiğim kapıdan başka hislerle çıktım bu defa. Sadece hislerde kalmayacak aksiyona dönüşmesi gereken misyonlarla dolu bu defa.
Eminim daha iyisini yapacağıma. Yapacağımıza.
Değil mi Baharım, ortağım?
Orası ODTÜ. Benim çok şey borçlu olduğum yer.
Kayıt altına alınmalı.Her bir köşesi.
Kütüphaneden ...
İlk rektör adına ...
Devrim stadyum
Devrim 'de düğün...