Olay mahalli; Çeşme çoğunlukla Alaçatı.
Olayın kahramanları; 3 kadın ve ailesi.
Olayın güzelliği; 3 tane dipdibe olan ev'lerde yaşanılması.
Hani eskiden çook eskiden bizler şu an çocuklarımızın olduğu ( 9-10 ) yaşlardayken ruh çağırma seansları yapardık. Hani şimdiki çocukların aklına bile gelemeyecek olan, denemeye bile fırsatları olmayacak olan deneyimleri yaşadığımız zamanlardı.
Hani hem deli gibi korkup hem de ne olacak acaba diye can attığımız...El ele tutuşup, gözlerimizi kapattığımız... Kimleri çağırırdık hatırlamadığım ama her defasında da -sonunda- çığlık çığlığa korkup kaçtığımı hatırladığım ruh çağırma seanlarıydı.
İşte bu yaz da biz ( biz derken 3 yakın dost ) bilmediğimiz bir şekilde, aynı zamanlarda, 20 'li yaşlarımızın değil ortasını, değil sonunu ama başlarını çağırmışız birbirimizden habersiz..Hani eskiden çağırdımız gibi ruh'larımızı.Geldiler mi geldiler... İyi sıhhatte olsunlar deyip karşıladık kendilerini. Baş tacı ettik, iyi ağırladık, iyi baktık kendilerine. Onlar memnun biz memnun; yuvarlandık gittik kendileri ile..
Peki geldiklerini nasıl anladık ?
Bi kere artık toplu pazara gitme eylemlerimiz yerini toplu surf 'e gitme eylemlerine bıraktı..Eskiden her perşembe Ilıca pazarına, sonra da her cumartesi Alaçatı pazarına giderken bu yaz daha spontan ve ferdi hareketlerle pazara gittik..Birbirimize hangi sebze /meyvecinin ürünlerinin en doğal ve/veya en organik olduğuna dönük ikna etmeyi bıraktık.. Daha az tarif alıp verdik..Pazara gittik ve de geldik..Pazar ritüellerimiz sadeleşti, basitleşti.
Yerini surf ritüelleri aldı..Dediğim gibi enerjimizi, toplu eylemlerimizi '' hadi ne zaman surf 'e gidiyoruz ? '' sorusuna dönüştürdük. Gelmeyeni, gelip de surf yapmayanı ayıpladık, cık cık'ladık.. Ee ne de olsa benzer yaşlardaydık Çağla Kubat ile.Vardı bizler içinde bir ümit.) Bu ümidimizi sonuna kadar kullandık..
Sonra sonsuz enerjimizden, saatler süren ıvır zıvır sohbetlerimizden, akşam Alaçatı Orta Kahveye bile discoya gider gibi giyinmelerimizden, her gece ramazan davulcusunu duymadan yatamamızdan anladık 20 'li yaşlardaki ruh'larımızın geldiğini..Kararsızlık diz boyu, ağız tadımız henüz gelişmiş gibi; geceye bir bira ile başlayıp çoğu zaman bir tatlı ile devam eden, saatler ilerledikçe tekrar içkiye dönüşüp tost ile biten cafe sohbetlerimizden anladık 20 'li yaşlarımızın geldiğini. Kah Köşe Kahve'de kah Orta Kahve'de..
O yaşlardaki ritüele aykırı yaptığımız nadir şeylerden biri; sabahları içilen Türk kahveleri idi..İster birimizde ( ki çoğunluk ve yoğunlukla Ömür 'de ) ister Orta Kahve'de. Bir de arada çocuklara ''aa yapma çocuğum, artık yeter diye'' kızdığımız, çıkıştığımız zamanlardı.Sadece o zamanlar biz şimdi 'ki zamanda idik. Geri kalan zamanlarda biz hep 20 'lerinde idik...
Sonra her gece Aslı'nın restaurantına; Sadece O'na eşlik etmek için gitmemizden anladık .. Hani tuvalete bile birlikte masadan kalkıp gidilen 20 'li yaşlar ritüeli yerini arkadaşımın restaurantı için can feda diyerek yerini her gece O'na eşlik etmeye bırakmıştı. Her geleni konuştuk, gidene baktık.Tekrar konuştuk, tekrar baktık. Kısır döngüde takılı kaldık. Aynen o yaşlardaki gibi. Çokça ve bolca keyif aldık.
Çoluk cocuk bir zodiac 'ın içinde olsak bile ; kafamızda güneş gözlüğü, farkında olmadan denize balıklama atlayıp gözlüğümüzü kaybedecek kadar kendimizi kaybettiğimizden anlayacaktık o yaşların bizleri ziyarete geldiğini.
Haftasonları geldiğinde ise ister Deli Deli 'de ister Paparazzi 'de çılgınlar gibi dans etmemizden anladık o yaştaki ruhumuzun geldiğini..Şarkılar değişmişti belki ama halet-i ruhiyetimiz aynıydı.Yok yok daha farklıydı. Daha pervasız, daha kendine güvenliydi danslarımız.Ritim ön planda, kim ne der arka planda, çılgınlık çokça, dans edip durduk akşamlarda. Enerji bayağı yüksek, takdir ve ilgi bolcaydı.Keyifler pek ala, hayattan zevk alma çokça idi.
Bu yaza, gecelerimize ve de çağırdığımız ruh'larımıza iyi gelen bazı şarkıları da sizinle paylaşmak istedim...
Bu şarkıları pazarda bile duysak dans etmeye başlıyorduk anlayın artık bizi..))
Bu ruh'larımıza ne oldu vedalaştık mı diye sorarsanız ben halen içimizde olduklarını,ara sıra kendilerini hatırlattıklarını söyleyebilirim..
Benim 20'li yaşların başındaki ruhum beni tek başına ziyaret etse hiçbir kıymeti olmazdı...Dostluk dediğin şey de çoğu zaman herşeyi birlikte yapmaktan ibaret idi. Saolsun dostlarımda kırmadılar beni onlar da çağırdılar ruhlarını ..
Eğlendik doyasıya, iz bıraktık önümüzdeki yıllara.Dahası da var pekala.. Ama çoğu gittiler o yıllara ait ruhlarımızla..
Darısı önümüzdeki nice güzel yıllara..
Yazini okuyunca gercek ruh cagirma zamanlarimiz geldi aklima, ciddi ciddi yapip ruh cagirdigimizi zannediyorduk daha dogrusu. Herhalde o zamanlar izledigimiz filmlerden gelmisti aklimiza.... Ebru
YanıtlaSilpeki de o harflere fincanı götüren kimdi ?? biraraya geldiğimiz sözlü bir türlü derdini anlatamayan bizler -hele de o yaşlarda- nasıl oluyordu da fincanı harflere tek tek götürüyorduk peki ??
YanıtlaSil