30 Eylül 2013 Pazartesi

Batı yakası hikayesi - 2

Pazar gününü hiç sevmedim.

Ne çocukken ne büyüdüğümde ne de anne olduğumda...

Ya kendi ödev telaşımdan ya pazartesi iş sendromundan ya da çocuklarımın ödevleri yüzünden...

Sonra yüzleşmeye başladım pazar günleri ile. Bilinçli bir şekilde üstüne giderek, farklı, renkli programlar, rutini kıracak aktiviteler yaparak...Hiç unutmam AVM 'ye kıyafet alışverişine gittiğim bile olmuştur pazar akşamları rutini kırabileyim diye. Sonunda sevdim kendisini.

Aynı duyguları yaz sonunda da hissederim. Hissederdim. Bir alışkanlık olarak Eylül ile birlikte yazlık yerlerden şehirlere dönülmek durumundadır. Norm bunu gerektirir. Sürü psikolojisi de cabası. Yaz  resmi olarak bitmiştir. Okullar açılacaktır. Rehavetten çıkılacak ve işlere asılanacaktır. Cek 'ler ve de cak'lar sarar hayatımızı.

Hem zaten yalnızlık çöker böyle yazlık yerlere. Eylül'den itibaren. Hüzün kaplar her yeri. Cıvıltılar yok olur. Bizim gibilerin de gitmesiyle özlem duyulacak şeyler de azalır.

Diye teselli edermişim meğersem kendimi...Teselli etmem de yetmez savunurmuşum dönmemiz gerektiğini. Daha iyi bir yere...Şehire.

Ama dedim ya bu yaz; bir aydınl''an''ma oldu, Ege'ye döndüm yine yüzümü. Daha fazla bağ kurmak istedim bu topraklarla...Daha fazla vakit geçirmek isteğim gibi.

Yazın 1,5 ay geçirdiğim Alaçatı 'ya bu hislerle veda ettim. Nereden baksanız 1 ay önce Ağustos ayının son gününde. Sürünün bir parçası gibi. Hatta parçası değil sürünün lideri gibi.

Ama giderken de  biliyordum ki yakın bir zamanda geri dönecektim.Yüzleşmek için. Geride bırakılan şeyleri anlamak için.

Hüzün mü ? Yalnızlık mı? Yoksa başka bahaneler de mi varmış? diye.

Bir imkan yarattık bir iş gününden kaçtık Eylül ayının son haftasonunda...İstikametimiz Alaçatı'ya.

Haftasonundan gitmeye benzemez bir iş gününde böyle yazlık bölgelerde bulunmak. O zaman daha iyi gözlemlersin ortamdaki duyguları, duyuları, duyumsamaları... Ayırabilirsin o zaman  günübirlik gelenler gibi haftasonu fırsatçılarından kendini.

Alaçatı'da Eylül'ün son gününde hiç bir şey beklendiği gibi değildi. Hatta beklenmedik idi. Dümdüz bir deniz.Yaprak kımıldatmayan bir hava. Güzel yemek yemek için halen şart olan rezervasyon. Kısmi sakinlik. Duruluk. Az'ın bulunduğu ama hiç'liğin olmadığı. Hareketin yarattığı bereketin halen gözlemlendiği. Tüketilmemişlik.Tükenmemişlik.

İstisnalarla dolu istinai bir ortam.

Yüzleştim sonunda böyle bir sonbahar gününde geride bırakılmış bir yazlık bir belde ile. Hani pazar günleri ile yüzleştiğim gibi.

Ege'nin güzel bir beldesi olan Alaçatı 'da ne hüznü ne de yalnızlığı hissettim. Tek hissettiğim ayrıcalık oldu. Şans oldu. Şükür oldu. Böyle bir iş gününde, sürünün aksine, norm dışında ayrıcalıklı olduğumu hissettim. Enerji alışverişinde bulundum. İnsanlarla değil bu defa. Doğa ile. Sadece güneşten değil farklı   doğa enerjilerinden de beslendiğimi fark ettim.Taş ve toprak gibi.

Yüzleşmek iyi geldi.

Tüm istisnalarla...

Hem kalbime hem de bedenime hem de düşüncelerime iyi geldi.

Darısı diğer yüzleşmelerimin başına..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldim!

Yeni yılın ertesi, annemin başka diyarlara intikal edişinin tam göbeği, oğlumun yeni yaşının hemen öncesi bir zamanlardan merhaba! Uzun bir ...