Bir kere Bradley Cooper 'in etkisi halen devam ediyor. Tesadüf bu ya tanıştıktan 10 gün sonra Twitter hesabı açtı. Durur muyum? Hemen twit attım.'' Bana halen bir fotoğraf borçlusun'' dedim. ''Belki yakın zamanda İstanbul 'da görüşürüz'' gibilerinden bir şeyler geveledim.140 karakterde bitirdim tabi ki. Twitter'da profilimde fotoğrafım yoktu, hemen tanıştığımız geceki saç modelimin aynısı olan bir foto buldum, beni daha kolay tanısın diye profil fotosu yaptım. Ve gelecek cevabı beklemeye başladım...
O gün bugündür cevap bekliyorum!!!! Bu arada -tam 10 gün içinde- twitter aleminde kuş olup uçtu gitti;kendisine hızlıca bir instagram hesabı açtı ve yoğun bir instagram kullanıcısı oldu( Instagramın önlemez cazibesine kapıldı haliyle) Therealbradcooper'dan takip edebilirsiniz kendisini.
Benim O'na gönderdiğim mesaj ise aklına kazındı. Hayır şaka değil; bir gün İstanbul 'a gelirse, çıkarım yine karşısına. Kimbilir belki de olurum yanında...Şaka canım şaka.
....................................................................
Arada sırada da bahsettiğim üzere yaklaşık 1,5 senedir düzenli denilebilecek kadar bir rutinde yoga yapıyorum. Özel bir hocadan; arkadaşlarımla birlikte.
Yoga; önce bedenimdeki sınırlarımı yok etmemi; sınırsızlığı öğretti bana. Eğer bir hareketi yapabileceğime kafaca inanırsam bedenimin de yapabildiğini kanıtladı. Beden ve zihnin mükemmel uyumunun nelere kadir olduğunun ufak ipuçlarını tattırdı. Yoga felsefesinin derinliklerine şu an dalmak istemesem de, yüzeyinde dolaşmaktan memnun olsam da ;ufak tefek denemeler yapmaktan da geri durmuyorum.
İstanbul 'da dolaylı olarak tanıdığım yogilerin NYC 'de takip ettikleri, hatta takip ettiklerinden ziyade muridi haline geldikleri bir guruyu deneyimlemek istedim oradayken. Öyleki,bu kişiler düzenli olarak bu guruyu ziyaret ediyor; ondan yeme içme reçetelerini alıyorlar (pek tabi vejeteryenler), gurunun söylediği zaman dilimine göre yaşamlarını kurguluyorlar. Sadece bu kısmını bilmek ve duymak bile benim için olağanüstü bir saygıyı ve merakını da beraberinde getiriyor.
Öykünmek, yüceltmek, hayran olmak gibi yüce duygular beslemiyorum bu kişilere. En yoğun hissettiğim olsa olsa; bu rutini devam ettirebildikleri için saygı duymak ve başkalarını bu denli etkileme gücüne sahip guruyu daha yakından tanıma merakım olur. Oldu da. Önce internetten zamanı bana uygun olan bir derse kayıdımı yaptırdım , sonrada kalktım gittim Dharma yoga merkezine.http://www.dharmayogacenter.com
NYC 'nin oldukça merkezi bir yerinde; geniş bir stüdyoda, haftaiçi öğlen saat 12.00' de, -bu zamanda da kimler gelir diye merak ettiğim bir saat diliminde- bu denli karma bir grubu görmeyi beklemiyordum. Kalabalığa ve çeşitlilliğe neden şaşırdım ben de bilemedim. En nihayetinde NYC 'nin temsili profili orada bulunmaktaydı. Her milletten,ilk bakışta hemen özgünlükleri ile dikkat çeken bir profil bulunmaktaydı. Vücutları; manken kıvamından uzak ama ilerleyen dakikalarda -anladım ki -elastik kelimesine yeni anlamlar kazandırmış olanlardı.
Bu denli karışık ama kendinden emin grubun içerisinde bir de ben vardım. Hemen kendime en arkada bir yer buldum ve meraklı gözlerle izlemeye başladım. Heyecanlıydım, biraz da çekingen. Ama umutsuz hiç değildim.
Başladıktan tam 5 dakika sonra '' Bizim yaptığımız asanalara hiç benzemiyor, ama neyseki fena değilim uyum sağladım '' dedim.
7.dak. guru ile göz göze geldik. ''Yandım beni fark etti'' dedim.Zira yavaş yavaş gruptan kopmaya başlamıştım.
20. dak.''Allahım ne zaman bitecek bu ders; ne işim var diye '' pişmanlık duymaya başladım.
25. dakikada sağıma , soluma alenen bakıyordum. Hareketleri anlamıyor, onlara bakarak yapmaya çalışıyordum.
40 yılda bir bildiğim bir hareket oluyordu da onu yapıyor olmaktan mutlu oluyor, gururlanıyordum.''Yok ya iyimiyim neyim'' havalarına giriyordum. Sanal bir sevinçti ama olsun.
Bu aşamaya kadar guru tam 3 defa yanıma gelmiş, her birinde hata bulmuş öğretmen edasıyla bana bir takım laflar ediyordu. Hevesim yavaş yavaş sönmeye, orada bulunduğum her saniye için pişman olmaya başlamıştım ki bir hareketime koca salonun taaa orta yerinden bağırararak '' Ha ha ha... ellerin ne kadar da komik duruyor öyle deyince '' inamamadım. Önce kulaklarıma inanamadım; sonra guruya baktım ve emin oldum ki beni gösteriyordu, sonra ellerime baktım; evet yanlış duruyormuş ama sınıfın orta yerinden herkesin içinde azarlanmayı da hak etmemişti. Hayır yanlış vs olsa da koskoca gurunun elleri ile beni gösterip dalga geçmesine inanamamıştım.
Ne de olsa kendisi bir guru idi ve müritleri kendisine hayatlarını teslim etmiş, ne derse onu yapıyorlardı.O ise kalkmış benim elimle dalga geçebilecek kadar sığ bir davranışa kendini mahkum etmişti.
Artık tepem atmıştı ama diğerlerine olan saygımdan çıkıp gidemedim. Maalesef daha koca bir 30 dakika vardı dersin bitimine. Sabır ve tevekkül içerisinde dersin bitimini bekledim; sağımı ve solumu izleyerek ki bu yoga da kabul edilemez bir durumdur. Herkes elinden gelen en iyisini kendi yoga mati üzerinde yapmaya çalışır. Çalışmalısın, denemelisin der yoga felsefesi. Bir seyir ortamı yoktur. Herkes içindekinin en iyisi olmaya çalışır.
Neyse izlerken ortamdaki insanların kendilerini gösterme çabalarına, hakikaten bir sirki andıran iddialı pozlara bakakaldım. Bu arada guru bence beni kast ederek '' pratik hayattaki en önemli şey. Vazgeçmeyin yapın'' demeye devam etse de benim için hiçbir şey ifade etmedi. Öğrencisine takan sevimsiz bir hocadan bir farkı olmamıştı benim için. Heves kırıcı uslübu ve küstahlığı ise kalbime kazınmıştı.
Toplam 1,5 saat süren dersin son 10 dakikası shavasanaya ayrılmıştı.Tam yırttım, artık gevşeme ve rahatlama zamanı dedim ve guru yanımda bitti. Ayaklarımı sarsıyordu, ellerimi kollarımı çekiştiriyordu. Halen kontrollü olduğumu görünce de '' yeterince gevşek değilsin, kendini daha fazla bırakmalısın, adeta bir ölü gibi olmalısın '' demeye devam etti.
Doğru bir tespit olmasına karşın, yeterince gevşemeyişimin sebebinin kendisinin olduğunu söylememe gerek yoktu.
Ders bitti; arkama bakmadan koşar adım çıktım stüdyodan. Kafamı bile kaldırmak, kimse ile göz göze gelmek istemedim.
Sadece asansör beklerken aşağıdaki resim çarptı gözüme. Oha dedim.
'' Tamam boyumu aştı belki ait olmadığım bir dünyanın kapısını erken aralamışım'' 'dedim. Özeleştiri yaptım.
Ama bir şeyi tekrar çok derinden hissettim.
Guru dediğin kişi de etten ve kemikten yapılmış, halen fani dünyanın nimetlerinden faydalanan, sizin benim gibi bir fani ise ; bu kadar ciddiye almak neden ?
Bu denli müridi olmak, reçetelerini 1-1 koşulsuz uygulamak; aklı, sağduyuyu, kalbi dinlemeyi bırakıp , sadece O'nu dinler hale gelmek, O'nu koşulsuz yol gösterici kabul etmek NEDEN ?
Sentezlemek varken; koşulsuz kabul etmek, koşulsuz itaat NEDEN ?
Hiç egosu olmaması gereken, Guru mertebesine gelmiş bir kişinin salonun ortasından '' ha haa ellerinde ne kadar komik duruyor ? '' diyerek ego dilinden konuşmasına tanık olduktan sonra ben de kendimi guru ilan ettim. Müsadenizle. Oldum. Bitti.
Guruluk taslayacağım alanımı henüz belirlemedim ama olsun. Birkaç vaade de onu da sizlere bildiririm.
Sevgiler
Guru İpek.
Bu arada aşağıda Temmuz 2014 'de kendisi ile yapılmış bir röportaj var. Biraz uzun olmakla birlikte izlemenizi isterim.
Merak edenlere bir not; Guru Sanksritçede '' öğretmen '' veya '' usta '' anlamına geliyormuş.Özellikle de Hint dinlerinde kullanılıyormuş.Kaynak: Vikipedi
Gurunun ismi ise ; Dharma Mittra.
http://www.youtube.com/watch?v=-yI0u1sL9sc
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder