11 Haziran 2020 Perşembe

Sesleniş

''Deniz gibi günler…bazen çekiliyor, bazen dalgalarla yükseliyor, ara sıra kayalara çarpıyor. Garip bir hüzün çöküyor üzerime zaman zaman. Dolunayda durgun sular gibi oluyorum. Özlediklerim var… cafelerde oturmak, alışveriş yapmak değil onlar. Daha önce hayatımda var olmayan şeyleri özlüyorum. Doğanın içinde sessizce yürümeyi özlüyorum. Uzun uzun yolları yürüyerek, usul usul aşmayı özlüyorum mesela. Çimlere uzanıp gökyüzüne, geçen bulutlara bakmayı özlüyorum. Bazen de neyi özlediğimi bilmeden özlüyorum bir şeyleri. Oğlumu özlüyorum. 

Sheila Bender, dostum, mentorum. Onunla son 6 haftadır Zoom’da buluşuyoruz. O Amerika’nın batısında ben Istanbul’da, aramızda 10 saat, bir kıta, okyanus ve milyonlarca insan var. Yine de her Salı akşamı Istanbul saatiyle 8’de sadece ikimiz varız bir ekranda. Kederi yazmak üzerine yaptığı atölyeleri sanal ortama taşımak için video hazırlıyoruz. O anlatıyor, ben dinliyorum. Sonra videoları hazırlıyorum. Atölyenin her bölümünü mutlaka en az 8 defa dinlemiş oluyorum. Her defasında yeniden dinler gibi. Bir şiir okuyor Sheila, “Sesleniyorum..” diye başlıyor. 20 sene önce ölen oğlunu ondan alan dağlara sesleniyor, kara, ağaçlara sesleniyor, hastane odasındaki makinelere sesleniyor. Seslenmek, çağırmak yaşananları. Alıştırma güzel ama çok derine götürmez beni diye düşünüyorum. Sonra “otur yap” diyorum kendime. En basit gördüğüm alıştırmaların bana nasıl tokat attığını, nasıl iyi geldiğini, ruhumun bilmediğim kuytularından nasıl hatırlamadığım anıları çekip çıkarttığını, nefes aldırdığını ve doğru olmasına takılmadan ne kadar güzel yazdırdığını biliyorum aslında. 

Defteri açıp yazıyorum…

Sesleniyorum…mavi
bir hastane odasına
polonyalı doktor kadına
annemin terliklerine

Sesleniyorum…duvarda
suluboya renkleriyle asılı 
duran Masai savaşçısına
Annemin yasına

Sesleniyorum…öfkemize
hiç duymadığım çığlıklara
hiç görmediğim hüzne
Nijerya’da nerede olduğunu
bilmediğim o ufak 
mezara

Sonraki günlerde hep yazıyorum. Hep sesleniyorum, hep çağırıyorum. Çağırdıkça deniz duruluyor, dalgası usul usul sahile akıyor. 

Yazmak nerede, ne zaman, nasıl bıraktığımızı bilmediğimiz parçalarımıza seslenmek, geri çağırmaktır. Yaralarımızla, öfkelerimizle, coşkularımızla, kaygılarımızla, gidenlerimizle gelenlerimizle buluşmak, parçaları toparlamak, her halimizle tam olmaktır. Ruhunuzun biriktirdiği hikayelerin kapılarını açın, denizin sesini, kendi sesinizi duyun. ''

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bu sabah gözümü bu yazıyla açtım. Geçen sene 1 sene boyunca devam ettiğim yaratıcı yazarlık atölyesindeki pek değerli Yeşim Cimcoz 'un seslenmesi idi bu ... Yazmaya olan ihtiyacı, yazarak durulabilmesi, usul usul akabilmesi, kuytu köşelerine bakabilme cüreti , kelimeleri, vurgusu, tonu, yalınlığı, yitip gidenlere olan özlemi benim de yazma sebebimin ta kendisi. 

Umarım kendime seslenişim hiç bitmez, kendi sesimi duymaya olan açlığım da hiç tükenmez...

Umarım:)


Yazmaya dair tutkunuz için https://sanalyazievi.com 

Bu yazı için https://sanalyazievi.com/dolunayda-durgun-deniz/?ck_subscriber_id=111965315


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Hoş geldim!

Yeni yılın ertesi, annemin başka diyarlara intikal edişinin tam göbeği, oğlumun yeni yaşının hemen öncesi bir zamanlardan merhaba! Uzun bir ...