ÖMRÜME ÖMÜR KATAN ÖMÜR DOSTUMA...
Canım Annem,
Bilmeni isterim sen gittikten sonra -senin yokluğun dışında- hiç eksilmedim ben. Aksine çoğaldım.
Halen yanımda senin çok iyi bildiğin, tanıdığın dostlarım var. Hepsi ile birlikte büyümenin, çoğalmanın keyfini çıkartmaktayım.
Tabii daha sonra edindiğim ve senin hiç tanışma fırsatını bulamadığın olağanüstü insanlarla da tanışarak çoğaldım ben. Çağlayan misali. Tamamlandım onlarla da adeta.
Bugün onlar içindeki en ömür ve benim içinde tesadüfi olamayacak kadar önemli rollere bürünerek bana ilham kaynağı olmuş bir dostum ile tanıştırmak istiyorum seni.
Bu satırları okurken bu ömür dostum; 44. yaşını kutluyor olacak. Ve 44. yaşında yakın dostlarından tek bir şey istedi. Kendi anne ve babalarımızın hoşuna gidecek bir hediye vermemizi istedi.
Ben de seninle O'nu tanıştırmak istedim. Biliyorum ki bu senin çok hoşuna giderdi.
Bu ömür dostumun ismi Elif.
İçinde kadının her türlü hali kayıtlı.
Bir kere çok ama çok güzel.
Star ışığı var O'nda.
Zaten bir dönem TV 'de star olmuş ama sonra kendine yakıştırmamış mesleğine yönelmiş. Düşün yani o denli doygun biri.
Meslek demişken mimar. Çok da zevkli.
Hatta okulu 1. bitirmiş.
Hem akıllı hem zevkli hem de makul.
Aslında bir o kadar da bohem.
Tutkulu bohem.
Ama aynı zamanda da çok anaç.
Aklın karıştı değil mi ?
Yani tutkulu, bohem ama makul; aynı zamanda da anaç.
İşte annecim Elif'in ömür olma sanatı burada gizli.
Dedim ya içinde kadın olmanın tüm renkleri gizli.
Hemen çözülecek bir kadın değil kendisi.
Gizemli.
Gizemi eskilere dair.
Ama aynı zamanda da oldukça saf.
Şuursuz bile denilebilir kimi zaman.
Ama şuurlu öfkeli olunca da kaçmayı bilmesin yanından.
Ben değil.
Ama mesela kocası ve çocukları.
Yollarımız daha evlenmeden kesişti.
O evlenmeye hevesli ben ise aldığım teklifi bile bekletecek kadar mesafeli.
Sonuç; Önce ben; 1 sene sonra da O evlendi.
Hemen çocuk dedi durdu. Ben daha dururken. İyi oldu. O deyip durdukça ben de çocuk sahibi oldum. Durduğum yerden adeta. 3 ay arayla. Yoksa ben durmaya devam ederdim. Allah razı olsun. Ela'yı Elif' e borçluyum annecim.
Sonrası da çorap söküğü gibi geldi annecim.
Elif'e borçlu olduğum konular da günler de arttı.
Akıl vermeyi sevmez.
Kendi haline bırakır sanırsın.
Ama adeta beyin yıkar.
Takmıyor gözüksem de akıl yıkaması sayesinde; normal doğum, illaki emzirme, şimşir kaşık derken hayatımın çok büyük çoğunluğunda etkisi var desem az söylemiş bile olurum.
Çok pürüzsüz değil tabii her şey. Beni de tanırsın. Almayı da vermeyi de kendi kurallarımla yaşarım.
Yaşardım.
Elif'e kadar.
Elif dünyamı alt üst etti.
Vericiliği ile önce çok kavga ettim. Bildiğin kavga.
2 defa çok büyük kavga ettik.
1 tanesi 10. evlilik günümüzde Çağlar'ın bana özel bir süpriz yapmadığını öğrendiğinde gitti dünyayı aldı hediye etti bana. Tabiiki kabul etmedim diye kavga ettik.
İkincisi ise evlerindeki yılbaşı gecesinin düzenine karışıp ; hepimizin olan bitene yardım etme/paylaşma bölüşme teklifime çok sinirlendi. Nasıl olur da O'nun düzenine karışırmışım diye.
Anla annecim ikimizde hafif tutkulu ve asabi.
Ben vermeyi halen öğrenemedim belki ama almaya daha yatkın oldum annecim.
Elif sayesinde pek tabi.
En son geçen sene bildiğin üzere 40. yaşımı kutladım.
Senden bana miras yazılı şeyler dışındaki en kıymetli hediyelerimden bir tanesini hediye etti kendisi.
Kendimi.
Başkalarının gözünden kendimi.
Kimler yok ki.
Babam, Murat, halam, kayınpederim, kocam vs vs .
Ve pek tabii kocaman duygularımın, duyumsamalarımın kendisindeki yansımaları.
Bir döneme ait.
Önemli.
İnan bana annecim kapağını zar zor açabiliyorum.
Kapaktan dışarı taşan enerjiyle başedemiyorum.
Bilirsin bazı şeyleri zamanla içselleştirir, hazmederim.
Bu sefer oldukça uzun sürdü.
Eee kolay olmadı pek tabiiki.
40 seneyi kim bir çırpıda hazmetmiş ki ben edeyim.
1 sene sonra ancak teşekkür edebilecek duruma geldiysem,
Anla.
Şaşkınlığımı ve kocaman çalkantılarımı annecim.
İşte böyle annecim.
Elif bu.
Ömrüme ömür katan
Ömür dostum.
Hem biliyor musun?
Annesinin adı da Ömür!!!
İşte böyle annecim.
Hem seni tanıştırmak istediğim,
Hem O'nun istediğini yapmak istediğim,
Hem de senin huzurunda O'na şükranlarımı sunmak istediğim
Kişiydi.
Elif.
Aşağıda da kendisine ithaf ettiğim bir yazı var.
Tabiki Hz.Mevlana'dan.
Dört dörtlük bir yaşta,
Dört dörtlük bir hayatta,
Dört dörtlük dostluğu için az bile...
Öptüm seni hasretle,
Annecim.
Sevgiyle.
Kızın İpek.
Bilemezsin
Sana verecek bir armağanı
Ne kadar çok aradığımı,
Hiçbir şey içime sinmedi
Altın madenine altın sunmanın ne anlamı var
Ya da okyanusa su...
Düşündüğüm her şey
Doğu'ya baharat götürmek gibiydi.
Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok.
Çünkü Sen zaten bunlara sahipsin.
O yüzden Sana bir ayna getirdim.
Kendine bak ve beni hatırla!
Hz Mevlana
Bilmeni isterim sen gittikten sonra -senin yokluğun dışında- hiç eksilmedim ben. Aksine çoğaldım.
Halen yanımda senin çok iyi bildiğin, tanıdığın dostlarım var. Hepsi ile birlikte büyümenin, çoğalmanın keyfini çıkartmaktayım.
Tabii daha sonra edindiğim ve senin hiç tanışma fırsatını bulamadığın olağanüstü insanlarla da tanışarak çoğaldım ben. Çağlayan misali. Tamamlandım onlarla da adeta.
Bugün onlar içindeki en ömür ve benim içinde tesadüfi olamayacak kadar önemli rollere bürünerek bana ilham kaynağı olmuş bir dostum ile tanıştırmak istiyorum seni.
Bu satırları okurken bu ömür dostum; 44. yaşını kutluyor olacak. Ve 44. yaşında yakın dostlarından tek bir şey istedi. Kendi anne ve babalarımızın hoşuna gidecek bir hediye vermemizi istedi.
Ben de seninle O'nu tanıştırmak istedim. Biliyorum ki bu senin çok hoşuna giderdi.
Bu ömür dostumun ismi Elif.
İçinde kadının her türlü hali kayıtlı.
Bir kere çok ama çok güzel.
Star ışığı var O'nda.
Zaten bir dönem TV 'de star olmuş ama sonra kendine yakıştırmamış mesleğine yönelmiş. Düşün yani o denli doygun biri.
Meslek demişken mimar. Çok da zevkli.
Hatta okulu 1. bitirmiş.
Hem akıllı hem zevkli hem de makul.
Aslında bir o kadar da bohem.
Tutkulu bohem.
Ama aynı zamanda da çok anaç.
Aklın karıştı değil mi ?
Yani tutkulu, bohem ama makul; aynı zamanda da anaç.
İşte annecim Elif'in ömür olma sanatı burada gizli.
Dedim ya içinde kadın olmanın tüm renkleri gizli.
Hemen çözülecek bir kadın değil kendisi.
Gizemli.
Gizemi eskilere dair.
Ama aynı zamanda da oldukça saf.
Şuursuz bile denilebilir kimi zaman.
Ama şuurlu öfkeli olunca da kaçmayı bilmesin yanından.
Ben değil.
Ama mesela kocası ve çocukları.
Yollarımız daha evlenmeden kesişti.
O evlenmeye hevesli ben ise aldığım teklifi bile bekletecek kadar mesafeli.
Sonuç; Önce ben; 1 sene sonra da O evlendi.
Hemen çocuk dedi durdu. Ben daha dururken. İyi oldu. O deyip durdukça ben de çocuk sahibi oldum. Durduğum yerden adeta. 3 ay arayla. Yoksa ben durmaya devam ederdim. Allah razı olsun. Ela'yı Elif' e borçluyum annecim.
Sonrası da çorap söküğü gibi geldi annecim.
Elif'e borçlu olduğum konular da günler de arttı.
Akıl vermeyi sevmez.
Kendi haline bırakır sanırsın.
Ama adeta beyin yıkar.
Takmıyor gözüksem de akıl yıkaması sayesinde; normal doğum, illaki emzirme, şimşir kaşık derken hayatımın çok büyük çoğunluğunda etkisi var desem az söylemiş bile olurum.
Çok pürüzsüz değil tabii her şey. Beni de tanırsın. Almayı da vermeyi de kendi kurallarımla yaşarım.
Yaşardım.
Elif'e kadar.
Elif dünyamı alt üst etti.
Vericiliği ile önce çok kavga ettim. Bildiğin kavga.
2 defa çok büyük kavga ettik.
1 tanesi 10. evlilik günümüzde Çağlar'ın bana özel bir süpriz yapmadığını öğrendiğinde gitti dünyayı aldı hediye etti bana. Tabiiki kabul etmedim diye kavga ettik.
İkincisi ise evlerindeki yılbaşı gecesinin düzenine karışıp ; hepimizin olan bitene yardım etme/paylaşma bölüşme teklifime çok sinirlendi. Nasıl olur da O'nun düzenine karışırmışım diye.
Anla annecim ikimizde hafif tutkulu ve asabi.
Ben vermeyi halen öğrenemedim belki ama almaya daha yatkın oldum annecim.
Elif sayesinde pek tabi.
En son geçen sene bildiğin üzere 40. yaşımı kutladım.
Senden bana miras yazılı şeyler dışındaki en kıymetli hediyelerimden bir tanesini hediye etti kendisi.
Kendimi.
Başkalarının gözünden kendimi.
Kimler yok ki.
Babam, Murat, halam, kayınpederim, kocam vs vs .
Ve pek tabii kocaman duygularımın, duyumsamalarımın kendisindeki yansımaları.
Bir döneme ait.
Önemli.
İnan bana annecim kapağını zar zor açabiliyorum.
Kapaktan dışarı taşan enerjiyle başedemiyorum.
Bilirsin bazı şeyleri zamanla içselleştirir, hazmederim.
Bu sefer oldukça uzun sürdü.
Eee kolay olmadı pek tabiiki.
40 seneyi kim bir çırpıda hazmetmiş ki ben edeyim.
1 sene sonra ancak teşekkür edebilecek duruma geldiysem,
Anla.
Şaşkınlığımı ve kocaman çalkantılarımı annecim.
İşte böyle annecim.
Elif bu.
Ömrüme ömür katan
Ömür dostum.
Hem biliyor musun?
Annesinin adı da Ömür!!!
İşte böyle annecim.
Hem seni tanıştırmak istediğim,
Hem O'nun istediğini yapmak istediğim,
Hem de senin huzurunda O'na şükranlarımı sunmak istediğim
Kişiydi.
Elif.
Aşağıda da kendisine ithaf ettiğim bir yazı var.
Tabiki Hz.Mevlana'dan.
Dört dörtlük bir yaşta,
Dört dörtlük bir hayatta,
Dört dörtlük dostluğu için az bile...
Öptüm seni hasretle,
Annecim.
Sevgiyle.
Kızın İpek.
Bilemezsin
Sana verecek bir armağanı
Ne kadar çok aradığımı,
Hiçbir şey içime sinmedi
Altın madenine altın sunmanın ne anlamı var
Ya da okyanusa su...
Düşündüğüm her şey
Doğu'ya baharat götürmek gibiydi.
Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok.
Çünkü Sen zaten bunlara sahipsin.
O yüzden Sana bir ayna getirdim.
Kendine bak ve beni hatırla!
Hz Mevlana
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder