Hani insanın çok çalışası olduğu zamanlarda, kariyer yapmayı hayatının tam da ortasına koyduğu zamanlarda tanıştığım. Çok iyi bir işim vardı aslında ama bana hiç uygun olmadı. Sürekli hesap kitap yapılan, insandan uzak, hata bulmaya çalışılan, hesap tutturmaya çalışılan.Yaratıcılık asla istenilmeyen, hatta olması makbul olmayan.Havalısından Audit denilen. Denetim diye Türkçeleştirilen. Çok çalışasım var, akıtasım var ama buna uygun bir işim yoktu o zamanlar. İş demek herşey idi o zamanlar. Kendini keşfetmek, kabul ettirmek, göstermek, takdir görmek, yükselmek demek, gelecek demekti çoğu zaman. Halen de öyle olsa yüklenilen anlamlar da ağırlıkları da zamanla değişti ister istemez..
Nasıl mı tanıştık bu şimdiki dostum o zamanki amirim/müdürüm ile ? Resmi bir CV 'im sayesinde. CV'im yine bir tesadüfler sayesinde kendisine ulaşmış, O'da beni dikkate almış, görüşmeye çağırmıştı.Yaşım 24 !!!
Gittim görüştük. Sıcak ama mesafeli idi kendisi. Tam çıtır bir iş kadını. Yaş 30 bile değil ama pozisyonu çok değerli ve kıymetli. Kendisi gibi. Çok şık. Çok da yardımcı. Herhalde heyecanımı taa o zamandan anladı,siyah gözlük camlarının ardındaki gözlerimde ki hevesimi sezerek bana tamam dedi. Ne kadar zordu kolaydı bilemem ama ben tamam'ımı almıştım. Benim için o kadar önemli bir dönüm noktası idi ki. Pazarlama. Hadi diyelim Marketing' de daha havalı olsun. Marka ve ürünler ise halen göz ağrım...
İş'te böyle başladı bizim dostluğumuz. İş arkadaşlığı olarak. Hatta alt-üst ilişkisi olarak. Çok kısa sürdü alt-üst'lük zira hemen altüst ettik ilişkimizi ve dost oluverdik çok kısa bir zaman sonra. Ama ne çok zorladı bizi. Ne kadar çok istedi bizden. Çıtası her zaman çok yüksek idi.
Bizler hevesli, çalışkan, genç ve çoğunlukla da henüz bekar...Öyle bir ekip vardı ki. Şöhretler karması. Manyaklar karması da diyebiliriz. ( Hepsi kendini bilir, birazdan eminim yorum bile yaparlar !!) Çoğunluğu kadın. Oldukça iyi eğitimli. İdealist. Beklenti sınırsız. Hayat dediğin de ''iş ''; aile dediğin de '' iş ''; felaket olduğunda da ''iş'' olan zamanlar...1999 depremi olmuş herkes sabahtan koşarak işe gelmişti. Ait olduğu yere. Hani şans ve tesadüflerin bizi buluşturduğu yere. Sadece 1 dost değil birçok dost edindiğim bir de sonradan ortağımı bulduğum yere...
Peşpeşe çok paralel hayatlar sürdük sonradan da kendisi ile. İlk o ayrıldı kurumsal hayattan. Şimdi ki ortağım Bahar ile birlikte bir serüvene çıktılar. Beni de istediler de yanlarına o zaman ama sabah içilen kahve saatlerini tutturamadık.!!! Ben dedim ki çok çalışalım. Onlar dedi ki ''Aaa olmaz sabah kahvemizi içer, gerekirse çocuğumuzu okula bırakır öyle geliriz.'' Ben de ''Aaa nasıl olur ? Eğer her birimiz sabah kahvesini içer isek her sabah ayrı ayrı, hiç buluşup iş yapamayız '' dedim.Ve devam ettim kendi yoluma, kurumsal hayata. Çocukluk işte. Mükemmeliyetçilik işte.
Zaman geçti, zaman benim içinde geldi. Pat diye bıraktım kurumsal hayatı.Yıl 2008.Tam krizden 2 ay önce istifa ettiğim, tesadüfen kriz koptuğunda ayrıldığım, şans eseri 2.çocuğuma hamile kaldığım bir zamanda ...Tesadüf işte. Lütuf işte...
Sonra tesadüfler hem dostuma hem de ortağım Bahar 'a farklı imkanlar sundu. Eski müdürüm, sonradan dostum tekrar kurumsal hayata geri dönmeye karar verdi hem de çok iyi bir fırsatı yakalayarak. Ee bana da gün yüzü doğdu. Ne de olsa hayattan bir ara'lık kopartabilmiş, 2.çocuğumu doğurmuş, hazırdım Bahar'a katılmaya..
Bu zaman içerisinde özellikle bu 3'lü arasındaki ilişki de çok farklı seyretti. Bahar demek '' yük almak '' demek oldu, çoğunlukla dert ortağı oldu biz diğer 2 kişi için. Ben ve dostum arasında ise zaman zaman eleştirilerimi sert yapmaktan dolayı keyifli atışmalar, O'nun keşkeleri'nin bana getirdiği afakanlar, benim O'na hissettirdiğim '' Bu kadarda olmaz 'lar, yok artık'lar '' daha da çoğaldı.Ama en saf duygularla, sevgi vardı çoğunlukla..
Genellikle ben ''bir işe kalkışacam, onu yapacam bunu yapacam dediğimde '' hep şaşırttım O'nu. Kimbilir yutkunmak zorunda bıraktım kimi zaman. Genelde benim yüksek duygularımın, coşkumun karşısında ne diyeceğini bilemedi bana. Şüpheleri arttı. Genellikle ''hadi bakalım'' dedi. Daha edilgen daha izleyici. Daha sessiz kabullenici...
Ama bugün çok farklı bir şey oldu. Siz anlamasanız da benim için çok kıymetli. Bana bugün mesaj attı ve dedi ki '' 18'inden beri yazmamışsın blogunda '' ...
Bana kısaca ''hadi yaz'' dedi. Akıt içindekini dışındakini de. Gerekli olsun olmasın diye ima etti. Belki şaşırtılmak istedi, belki de zor yutkunmak. Kimbilir belki yine '' yok artık '' demek istedi...
Bilemem Elvan'cım beni hangi duygularla bugün yazıya çağırdığını. Ama nasıl bir enerji verdiğini, nasıl destek olduğunu anlatamam.
Her gün konuşsak bile sizlerle yazı dilinde iletişim kurmanın benim için ki kıymetini bana geri hissettirdin...
Beni yazmaya, daha fazla hissettirmeye, enerji vermeye sevk ettirdin.
Sadece 1 cümle yazdın AMA bende çok şeyi değiştirdin.
Tesadüfen ve şans eseri bana belki enerji vermek istedin belki de güç. Kimbilir?
Belki biraz teşvik etmek istedin veya cesaret vermek.
Beklenti yarattın, çıtayı yükselttin her zamanki gibi.
Sadece 1 cümle yazdın AMA beni çok mutlu ettin...
İyi ki hayatımdasınız. İyi ki varsınız...
Elvan' cım bir de bana bir milli piyango bileti hediye edersen bu yılbaşında daha da çok sevecem seni...Belki bana çıkarsa sana da veririm bir şeyler..Kimbilir ??