''Lider misiniz ? Lider olmayı istermisiniz? Niye?''
''Bir arkadaşınızla kavga ederken inatçı mı olursunuz yoksa iyilik bende kalsın deyip kavgayı bitirmeye mi çalışırsınız?''
''Mesela saçınızı kestirdiniz. Gerçekten çirkin oldu. Bunun farkındasınız. Eğer bir arkadaşınız çıkıp ''Ooo nefis olmuş derse O'nun bu lafını beğenip onunla samimi mi olursunuz yoksa nefret mi edersiniz?''
''Pek hoşlanmadığınız kişilerinde içinde bulunduğu büyük bir grup içerisinde mi arkadaşlık etmeyi istersiniz yoksa bütün zevk ve özelliklerinizin aynısını taşıyan bir kişiyle mi arkadaşlık etmek istersiniz ? Niye?
Yıl 1987. Tam 13 yaşındayım. Anket defterinde sorduğum sorulardan bazıları yukarıdakiler. İzmir'de yaşıyorum o zaman. Hatta yarı zamanlı şehir yarı zamanlı lojman hayatı yaşıyorum. Aliağa'da ki Petkim lojmanlarında. Ama bizim için adeta Alis harikalar diyarında.
Anket defterini A-ha, Rob Lowe, Cyndi Loper, Tina Turner, Samantha Fox, Bruce Springsteen, Madonna, Peter Gabriel süslüyor. Blue Jean'den çıkmış stickerlar dolu heryerinde. Tam 80'ler.
Belli ki tam 80 kuşağı ergenim.
Belli ki kendimi güzel bulmuyorum.
Belli ki bugün nasılsa o gün de Tom Cruise'i beğeniyorum.
Belli ki liderlik kaygım kadar lider olma isteğim var.
Belli ki bugün nasıl arkadaşlarıma güvenmek ve duyacaklarıma üzülsem bile o zamanda da onların gerçek fikir ve duygularını öğrenmek için yüzleşmeye önem veriyorum.
Belli ki şimdi nasılsa o zamanda ateşliyim söz konusu fikirlerim olduğunda. Ama farkındalıkta var bugün nasıl varsa o yaştada . İyilik adına fikirlerimden vazgeçip vazgeçmemeyi tartıyorum kendimce.
Belli ki saçlarım o zamanda bir konu. Nasıl olmasın ki? Yaşadığım 38 sene boyunca hep kesildiler, her kısalıkta ve tarzda. Ancak şu son 2 senedir saldılar kendilerini de diğer herkese benzer oldular. Belli ki yaş 13 kendimi çok beğenmiyorum ama yine de bir tarzım olmasına uğraş veriyorum.
Aşk hep var. Belli bir kişiye. Takma adı Şirine'ye. Pek tabii platonik. 1992 Kasım ayında olmayacak bir şekilde tanıştığım, duygularımı aktardığım, dostuğunu kazandığım, 1993 Eylül ayında da olmayacak bir kaza sonrasında toprağa verdiğim. Olmayacak ne denilirse olabildiğine art arda tanık olduğum ilk zamanlar...
2013 aylardan Ekim. Tam 26 sene sonra. İstanbul'da evimdeyiz. Bir grup dostum masanın etrafında. Hepsi 6 yaşından beri tanıdığım. Sadece tanımak değil birlikte hayatımızı paylaştığımız. Benim için hayat paylaşmak demek anne ve babalarımızı da yaşamış olmak demek. Uzaktan değil dibinden, taa içinden. Lojman hayatı sayesinde.
Anket defteri önümüzde, ellerimiz karnımızda gülmekten oturamıyoruz. 26 sene önce o defterdeki sorulara cevap yazanların çoğu yanıbaşımda.
Şans, şükür, iyi ki'ler havada uçuşmakta...İyi ki kayıt altına almışım, iyi ki saklamışım o defteri ve nicelerini.
Sonra bir arkadaşım çıkartıyor I-phone'unu. ''Bak ne göstereceğim'' diyor. Ekranda annemin el yazısı. Şok oluyorum ama hemen tanıyorum. Annemden el yazısı ile yazılmış Pan Cake tarifi ekranında. Kendi annesi göndermiş O'na da. Anlıyorum ki annem bana selamını gönderdi o sırada, öptü beni yanaklarımdan.
Tam 1 sene önce tekrar kayıt altına başladım dokunduklarımı, bana dokunanları, hissettiklerimi, hissettirdiklerimi bu blog sayesinde…Kayıtsız kalmamak adına…Kendim için...İyi ki...
Annemin Pan Cake tarifini sizinle de paylaşmak istedim. Şimdiden afiyet olsun..