Sabah daha 6.00 sularıdır. Gökyüzü kapkaranlıktır. Perdeyi aralayıp bir ışık hüzmesi arar gözleriniz ama nafile. Gözler umudu ararken vücut ise sürekli yatağa geri dönmeyi ister. O an ertelemek istersiniz günlük acil işlerinizi, tek yapmak istediğiniz zamanı durdurmak iken.
Hava karanlık, ruhunuzda da karanlıktır. Vücut derseniz aydınlanma için çok şiddetli bir dış etkene ihtiyaç duyar. Belki bir müzik, belki bir kahve belki de biraz ayıldıktan sonra spor gibi bir şok etki ile aydınlanmaktan öte ayılmayı bekler ruh ve beden. Belki de sadece biraz zamana ihtiyaç vardır. Sadece zamana...
Hakikaten zaman da çok değil 1 saat sonra fark ettirmeye başlar etkisini. Yavaş yavaş ayılırsınız, ışık hüzmeleri belirdi mi gökyüzünde, yüreğinizde de farklı kıpırtılar olur. Şans vermeye başlarsınız bu sefer geçen zamana. Onu durdurmaya uğraşmak yerine onunla akmaya hazır olduğunuzu hissedersiniz. Düşünceler de yavaş yavaş uyanır, ertelemeyi düşündüğünüz şeyleri tekrar düşünerek ''neden olmasın?'' demeye başlarsınız. Daha uyanık olursunuz, daha hazır olursunuz ister harekete geçmeye ister sadece durmaya. Farkındalığı olan bir ''ayık'' olarak.
2 saat geçtikten sonra artık uyku halinden, uyuşukluktan eser kalmaz. Harekete geçmiş çoktan bir takım eylemler içinde bulursunuz kendinizi. Farklılaşmıştır düşünceler, planlar bile değişmiştir.
Sadece 2 saat bile yetmiştir aslında kendimizi bulmaya. Sabah saat 6.00 'daki halimizden bambaşka bir hale dönüşürüz sabah 8.00 'de. Çoğunlukla da daha iyi bir hale dönüşürüz. Kimi zaman da '' iyi ki ertelememişim şu işimi bu işimi o ruh halimle '' deyip günlük hayatın temposuna bırakırız kendimizi. Aslında kendimizi bıraktığımız tek şey '' zaman'' dır.
Sene sonuna daha bir kaç gün var. Ama 2013 'e dair kabaca hislerimdi bunlar. Zor bir sene idi. Bireysel zorluklar kadar toplumsal zorluklarını da çokça hissettiğimiz. Ne olursa olsun ilerlediğimiz.Yerimizde hiç saymadığımız.
Ben kendi adıma zamanla boğuşmak yerine zamanla akmayı ve zamana teslim olmayı öğrendim bu sene.
Farkında olan ayık halimi daha çok yücelttim.
Daha doğrusu yüceltme duygusunu yüceltmeyi öğrendim.
Yatağa dönmek istediğim her anda hissettiklerime '' bu halimde geçecek nasılsa dur ve bekle biraz daha'' dedim.
Sabrederek ilerleneceğini öğrendim.
Sıkıca tutmak yerine bırakarak değişimi deneyimledim.
Düşüncelerimi ve duygularımı istismar eden herkese; ister çok yakınım ister uzaktan tanıdığım, sınırlarımı daha belirgin hale getirerek hissettirmeye çalıştım.
Vicdanımı çok daha fazla yokladım. Aldığım cevaplarla yoluma devam ettim.
Özen göstermeye özen gösterdim.Aileme, arkadaşlarıma kimi zaman da doğaya.
İlerledim.
Kimi zaman geriledim.
Kimi zaman ise çokça gerildim.
Çok değişik şeyleri denedim, çok farklı kişilerin deneyimlerinden etkilendim, blog yazılarıma devam ederek kendimi deneyimledim.
Değiştim.
Zordu.
Ama 2013 sene başına göre çok daha farklı bir noktaya geldim.
Farklılıkların farkını daha iyi anladım.
İleride ki bir noktaya gitmek yerine farklı bir noktada bulunmanın keyfinin sürülebileceğini keşfettim.
İyi ki kalktıktan sonra yatağa çok az geri dönmüşüm dedim.
Ne olursa olsun '' ağzımızın tadı olmadan '' hiç bir şeyden zevk alınamayacağını hissettim.
Ne olursa olsun hayatı yaşamanın, hayatta sevdiklerimizle olabilmenin çok güzel olduğunu bir daha deneyimledim.
Hepimize ağız tadıyla geçecek nice güzel seneler diliyorum. Sağlık diliyorum. Hem bireysel hem de toplumsal huzur diliyorum.
Gönlünüzden geçenlerin gönlünüzce olmasını yürekten diliyorum.
Sevgilerimle,
İpek