Oturdum düşünmeye. Baktım içimden geçenlere. Aldım elime kalemi. Bekledim bekledim akmadı bir türlü.
Nasıl bir sene idi bu 2020 diye. Böyle bir zamana denk gelmek, deneyimlemek.
Düşünmesi zor, idraki zor olan bir zamanı kolay anlatamayacağım sanırım. Kolay anlatamayacağımı anlayınca zamanı bölmeye başladım. Neler konuştuğuma kulak kesildim. Aylara döndüm, mekanları taradım ve aşağı yukarı bir şeyler akmaya başladı.
Senenin bitmesine aşağı yukarı 20 gün kaldığı bugünden itibaren her gün, bu geçmiş zamana dair bir deneyimimi aktarsam ancak bu olağanüstü zamanın hakkını verebilirim.
O yüzden de başlığım 2020 senesinde 20 de 20...Aşağıya akıttıklarım bu sene ağzımdan çokça çıktığını düşündüğüm kelimeler , kavramlar...Unuttuklarım kesin vardır, yazıp deşerken kendimi, kesin saçılırlar ortaya haklarını ararlar zannımca.
20 günde 20 de 20 'yi anlamlandırarak 2020 senesini kavramaya hazırım sanırım. Sıralama henüz yapmıyorum ama yaza yaza bakalım kafamda bir sıralama doğaçlama olacak mı ? Onu da en son yazımda anlarım.
- Empati
- İçimizdeki çocuk
- Aylaklık
- Sadelik
- Aile
- Yüz güldürmek, yürek ferahlatmak
- Keşfetmek
- Geçmiş
- Gelecek
- Hareket
- İletişim
- Akış
- Şükretmek
- Annelik
- Kuyruğu dik tutmak
- Denge
- Engellerden fırsatlara
- Anlam
- Gönülden gönüllülük
- Dostluk
Fazla vaktim kalmadığı için hemen yazmaya başlamak istedim. İçlerinden bir tanesini çektim çıkardım ; gelecek çıktı...
GELECEK
2020'de beni en çok şaşırtan gerçeğim hiç hayal kurmayışım oldu. Bunu fark ettiğim andan itibaren kendimi hayal kurmaya ittiysem de her seferinde '' du bakalım sırası değil şimdi '' dediğimi duydum kendime.
Geleceği düşünmenin ve hayal kurmanın sırası olmadığını , hatta ayıp olduğunu düşündürttü bana 2020.
Kendimi sadece şu zamana hapsettim, çerçevelerimi kalınca çizdim, pencerelerimi sıkıca kapadım, kendimi ve enerjimi korumaya aldım. Sahip olduklarım başıma gelen en güzel şeymiş, hayal kurmak sadece daha fazlasını istemekmiş gibi geldi. Daha fazlasını istemek ise şu zamanın en büyük günahıymış gibi hissettirdi.
Halbuki çocukluğumdan itibaren güçlü hayalleri, istekleri olan birisiydim. Hatta yarattığım hayaller, inandıklarım bu yaşıma kadar anlatacağım komik tesadüflere, hikayelere dönüşmüşken şimdi neden geleceğimi düşünmekten, düşlemekten kaçınıyordum ?
Gelecek sadece bu dönemde çocuklarıma aittir dedim. Onların hayalleri olabilir, ben de ancak onların hayallerine ulaşmasına yardımcı olabilirim diye kendimi inandırdım.
Hayal kurmak fazlasını istemek miydi sahiden ? Nefes almak bile çok kıymete dönüşmüşken arsızlık mıydı ?
Bilge kişilerin dediği gibi yaşam andan ibaret idi. 2020 ise sadece anlardan oluşuyordu ve içinde gelecek yoktu benim için. En sabırsız halimle sabırlı olmayı, geçeceğini sabırla beklediğim, anda kaldığım ama kesinlikle geleceği düşünmediğim bir zaman dilimiydi.
Sanki bir oyundayız ve başka bir aşamaya geçiyoruz da tüm enerjimizi aşama atlamaya vermiş geride başka bir enerjimiz kalmamış gibiyiz. Hele bir deyip duruyoruz sanki. Hele bir...
Peki bu pandemi denilen sıradışı zamanın geçeceğini dilemek ve beklemek , geleceği düşünmek değil miydi ?
Gelecek pasif de beklenebilir miydi ? Yoksa gelecek diye beklediğin, kurduğun hayaller içerisinde hep aktif bir rol almak mı zorundaydık ? Kendimizin farklı versiyonlarını, sürekli devinirken hayal etmek miydi geleceği düşlemek ? Yoksa sabır da geleceği düşünmenin , yaratmanın, beklemenin bir unsuru muydu ?
Cevabını halen bilmiyorum. Ama tasarıma ve tasarlamaya olan merakım ve inancımı kaybetmemek adına kendi kendime şunları yazarken buldum kendimi.
Sabır .
Gelecek.
Gelecek sabırla gelecek.
Hele bi 2020 'yi uğurlayalım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder