Şüphesiz 2020 zor bir seneydi. Hayatın tam anlamıyla durma noktasına geldiği bir sene oldu.
Tüm dünya aynı anda durdu.
Elimizden tüm isteklerimiz, niyetlerimiz, özgürlüğümüz, esnekliğimiz bir anda alındı. Olmayacak şeyler oldu, ülkeler sınırlarını kapattı. Olmayacak şeyler oldu sevdiklerimize sarılamadık, zor anlarda sırt sıvazlayamadık. Olmayacak şey oldu, gencecik ve sağlıklı tanıdıklarımız bu yüzden öldü.Olmayacak şey oldu anne ve babalarımıza hayat enerjisi vermek yerine onların hayatlarını almamak adına onları görmemeyi tercih ettik . Olmayacak şeyler oldu, şıkır şıkır giyinip işe gidemedik. Olmayacak şeyler oldu evimiz gerçek anlamda kalemiz oldu. Olmayacak şeyler oldu gençler aşklarını doyasıya yaşamadı, çocuklar da çocukluklarını...
Bitmemiş bir şeyin halen göbeğindeyiz.
Kuyruğu dik tutmaya çalışıyoruz.
Çok düşündüm ve halen de düşünmekteyim.
Benim bu döneme yüklediğim duygu ne idi ? Bu dönem en çok kimi takdir ettim? En çok kim bana ilham verdi? diye.
Çok net bir kazananı, kahramanı oldu bu dönemin benim için.
Ayrıca bir yazı konusu olacak kadar özel bir insan olan babam benim bu dönemimin kahramanıydı.
Babam Mart ayında ülkemizde görülen pandemiden tam 3 ay önce, bir Aralık ayı gününde, yani tam 1 sene önce, 18 senelik eşini kaybetti. Yaşları ileri olan sıradan bir çiftin sıradan bir haberi olabilirdi bu haber. Ama 23 senelik ikinci eşini de benzer bir hastalıktan , yılın aynı ayında , aynı fedakarlıklarla öbür dünyaya yolcu etmiş birisinin üstüne üstlük geride kalanın bir erkek olması, haber değerini belki biraz -tesadüf sayılacak olaylardan ötürü- artırabilirdi.
Ancak ikinci eşini teslim aldığı morgun bulunduğu kabristanda, 200 metre ötesinde annemin yatıyor olması, babamın annemin kaybı üzerinden neredeyse 30 sene sonra halen annem ve ilişkileri için hüngür hüngür ağlıyor olması, O'na doyamamış olması, özlemi, hasreti, isyanı, 2 eşini de kaybetmiş , yaşama tutunmaya çalışan babam ve biz sevdikleri için pek sıradan, kolay sindirilecek bir olay değildi maalesef.
Ve babam bu kadar iyi eğitimli, çalışkan, üretken haliyle hayatta herseyi kendisi için düşünmüş ama 2 eş kaybını yaşayarak, yine, yeni, yeniden önce 50 yaşında sonra da 80 yaşında dul kalarak yaşamına devam edeceğini düşlememişti herhalde...
Ama hep dediğim üzere hayat işte...
Dolayısıyla pandemiden hepimiz farklı ölçülerde nasibimizi almış olsak da babam ve babam gibi yalnız yaşayanları daha başka etkiledi bu vurucu salgın.
Babam için oldukça üzgün ve tedirgindim pandemi başladığında. Ta ki yazın birlikte yazlığımızda vakit geçirene kadar. Bu zaman zarfında babam uzunca bir süre bize geldi gitti. Dolayısıyla babamı bu pandemi döneminde hem yalnız bırakmadığıma sevindim hem de babamı 80'ine yakın tekrar keşfetmenin haklı gururunu yaşadım.
Bu sefer ise babam bizim programlarımıza katıldı, evimize gelen arkadaşlarımızla arkadaşlık yaptı, bizimle birlikte başka arkadaşlarımızın evine misafirliğe gitti.
Dolayısıyla kendi sosyal plan ve programlarımızın merkezindeydi babam. Eve gelen her arkadaş grubumuzla konuşabileceği konuları çok rahatlıkla ve güncel olarak konuşabildi(k).
Ekonomi, temel bilimler, spor ( her dalı ama başta basketbol ve futbol ) mühendislik, bankacılık , magazin :) ve aklıma şu an gelmeyen her bir konuyu enine boyuna ve son derece güncel bir şekilde dile getirip tartışabildi(k)
Newyork 'da yaşayan Belçikalı bir arkadaşlarımız geldiğinde kendileri ile son derece akıcı bir ingilizce konuşup, ABD 'de yaşadığı dönemi, Belçika 'da yapmış olduğu staj günlerini anlatınca benim de bilmediğim bir sürü kıymetli anıyı öğrenmiş olduk. Yani diyeceğim o ki, her ortamda misafirlerim değil babam başrol oyuncusu idi. Ama hakkını veren bir başrol oyuncusu oldu. Zaten Al Pacino ve Robert de Niro karışımı olan havası ve karizması ile yaşının ve yaşadıklarının ötesinde bir performans sergiledi.
Tam 1 sene önce yaşadığı kayba, pandemiye , yalnızlığına ve herkesin birbirinden korkarak iletişimi en aza indirdiği bir dönemde arkadaşsızlığa rağmen babam son derece güncel, yarın iş hayatına atılıp karar alacakmış gibi bilgili ve sağduyulu, hayatta yapması gereken herşeyi layığıyla yapabildiğine olan inancı ve dolayısıyla huzuru , bizlere olan sevgisi ve gözlerinden okunan gururu sayesinde, bunca yaşadığı kadersel olaylara rağmen hayatın ANLAMInı bulabildiğini tüm hücrelerime kadar hissettirdi.
Son 2 aydır ise evde yardımcısız olsa da 18 sene sonra tekrar ev işlerini yapıyor olmaktan bir anlamda mutlu. Kendini, yatılı yardımcısı olduğu dönemde fazla tembelliğe alıştırdığını düşünerek , şimdi spor yapamadığı ve özgürce sokaklarda dolaşamadığı bir zaman diliminde, ev temizliğine ve yemek yapmaya vermiş durumda. Önceleri altını yaktığı yemekleri olmuşsa olsa da, şu an elinin ayarı gelip yemeklerin lezzeti yerine gelince babama da bir güven, yeterlilik , şükür ve ağız tadı geldi haliyle...
Hayat hep derim ki ağız tadı ile gelsin, ağız tadı versin.
Hayatın hakkını , hayatın anlamını bularak veren, kuyruğunu çoğu zaman dik tutan , sadece 2020'nin değil 46 yıllık kahramanım olan babamın, kalan ömründe de hep ağız tadıyla yaşaması en büyük dileğim ve isteğimdir.
Bu bağlamda bir sene önce okuduğum ve çok beğendiğim Victor Frankl'ın '' İnsanın anlam arayışı '' kitabında altını çizerek ve çok severek okuduğum kitaptan bazı yerlerini babam adına için paylaşmak istedim...
''İnsan, tamamen koşullandırılmış ve belirlenmiş değildir, daha çok, ister koşullara boyun eğsin, ister karşı gelsin, kendini belirlemektedir. Başka bir deyişle, insan nihai anlamda kendini belirleyen bir varlıktır.İnsan varolmakla yetinmez,bunun yerine her zaman için varoluşunun kaderine , bir sonraki anda kendisinin ne olacağına karar verir.''
'' İnsan,sıradan bir şey , bir nesne değildir, nesneler birbirini belirler ama insan nihai anlamda kendini belirleyen bir varlıktır.Mevcut yetilerinin ve çevrenin sınırları dahilinde, olduğu kişi neyse onu kendinden yaratmıştır.Örneğin toplama kamplarında, bu yaşayan laboratuarda ve bu sınav alanında, yoldaşlarımızdan bazılarının domuz gibi bazılarının da aziz gibi davrandığına tanık olduk. İnsanın içinde her iki potansiyel de vardır ve hangisinin gerçekleşeceği koşullara değil kararlara bağlıdır ''
'' Görüldüğü üzere öncelik, acı çekmemize neden olan durumu yaratıcı bir şekilde değiştirmekte yatmaktadır.Ama üstünlük gerektiği takdirde '' acı çekmesini bilmektir''..... '' son günlerde en çok saygı duyulan insanların büyük sanatçılar, ünlü bilimciler , büyük devlet adamları ya da sporcular değil yaşadıkları kötü kaderin efendisi olmayı başaran insanlar olduğu göstermiştir.''
'' Yaşlıların gelecekte hiçbir fırsatı, olasılığı olmadığı doğrudur. Ama onlar bundan fazlasına sahiptir.Gelecekteki olasılıklar yerine, geçmişin gerçeklikleri- gerçekleştirdikleri potansiyeller , buldukları anlamlar, değerler var ve hiç kimse ve hiçbir şey bu değerleri geçmişten koparamaz ''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder