Geçen günlerde çok eski 3 arkadaş telefonda ya konuşuyorduk ya da sesli mesajlarla iletişiyorduk, hatırlamıyorum, konu dinlemek ve anlatmaya geldi.
Hepimiz başka arkadaşlarımızla yaşadığımız deneyimi anlatıyorduk. Ta ki birimiz '' herkes anlatmaya pek meraklı ama gerçek anlamda dinleyen oldukça az '' dedi.
Ben de bu yoruma ;
'' aslında dinlemek cesaret işi...dinlemek demek yaşanan , yaşanmakta olan her türlü duyguya tanık olmak, o ana tanık olmak'' dedim.
''Dinlemek hele iyi bir dinleyici olmak bence cüret işi'' diye de ekledim.Ve aşağıda yaptığım açıklamaları yaptım.
''Dinlediğin her türlü dert, tasa, sevinç, veya hayal paylaşıldığı an aslında paydaşı oluyorsun. İster istemeden sen de o hayalin, üzüntünün, dert ve kederin, aşkın, kimi zamanda yasak aşkın tanığı oluyorsun. O yüzdendir ki dinlemenin cüret gerektirdiğini düşünüyorum '' dedim.
Kimi zaman yargılamadan kabul edebilmek, kimi zaman duymaktan hoşlanmayacağın sertlikte şeyleri duymak, kimi zaman kaçmadan, kaçamak cevaplar vermeden , gözlerini devirmeden o anda , orada kalabilmek ve duyduklarınla yüzleşebilmektir dinlemek.
Anlatmak ise kolaydır aslında. Anlatmak sisteminden çıkartmaktır. Anlatmak, anlatmak isteyeceğin şeyleri anlatmaktır. Kişiseldir, subjektiftir ve perspektif içerir. Anlatılır, paylaşılır ve o andan itibaren aslında bir bağ yaratılır, anlatan ve dinleyen arasında duyumsanır , duygudaşlık yaratılır, çok özeldir, çok kırılgandır, çok kıymetlidir.
Ama şu an ki konumuz dinleyen kişidir. Dinlemeye cüret eden kişi.
Birçok konuda mütevazi olabilirim ama konu dinleyiciliğime gelince mütevazi olamam. Ben oldukça iyi bir dinleyiciyimdir. Kendi tezime göre ise demek ki ''cüretkarım '' da.
İyi bir dinleyici olmanın bence en önemli tarafı ; sahici bir ilgi ve meraktır. Ve tabiki her defasında '' Nasılsın ? diye sormaktır. Yüzeysel bir nasılsın değil ama anlamaya, cevabı duymaya meraklı bir halde sorabilmektir. Sadece kişinin nasılsın'ını duymak yetmez, etrafındaki nasılsın'ları duymaya da hevesli olmaktır.
Derine inebilme, kişiyi anlattıkları hakkında daha da açılmasını sağlayacak sorular sormaktır.
Sorular önemlidir. Bağ çoktan kurulmuş, ya dip kör kuyulardan aşağıya iniyorsunuzdur ya da gökyüzüne hayallere bir iple uzanabilmenin olasılıklarını tartıyorsunuzdur.
Dinleyebilmek o anda kalabilmektir. Kaçmadan. Dinlediklerinizin sorumluluğunu alabilmektir. Yargısal değil sorumlu davranmaktır. Ağzımızdan çıkacak her bir kelimeye, yüzümüzün hafif ekşimesine, gözümüzün hafif nemlenmesine veya kulaklarımızın uğultusuna rağmen anda kalabilmektir.
Sorumlu bir şekilde...
Ya da dinleyebilmek hayal ortağı olmaktır. Kıskanmadan, yargılamadan, aman sen de canım demeden.Bu konuda da cüretkar olabilmeyi gerektirir dinlemek. Hayallerin yapılabilirliği konusunda destek olmaktır dinlemek...
Kimi zaman mentor olabilmek kimi zaman kardeş kimi zaman ise sadece arkadaş olmayı gerektirir.
Ama son zamanlarda ben kendimde farklı bir duygu durumu sezinliyorum. Yeni bir duygu değil aslında. Bu duyguyu yıllar yılı iyi bilir tanırım. Geldiğini anladım.
İyi bir dinleyici olma konusunda istismar edildiğimi hissetmekteydim.
Herhangi bir konuda '' istismar '' edildiğimi anladığım an çanlar farklı çalar bende . Bu sefer de iyi bir dinleyici olmam konusunda dair istismar edildiğimi hissettiğim, anladığım an aslında '' dinlemekten , can'ı gönülden , merakla dinlemekten aslında çok yorulduğumu hissettim.''
İstismar için TDK '' bir insanın iyi niyetini kötüye kullanma'' demiş .Bilinçli ve bilinçsiz olup olduğunun bir önemi olmaksızın. Ki burası oldukça önemlidir. Bilinçsiz bir istismardan bahsediyorum ben de bu aşamada.
O akşamki 3 'lü arasındaki konuşmanın ana fikri '' dinleyenlerimizin az olması idi '' Konu o akşam öyle kapandı.
Ta ki başka bir arkadaşımla aramda yakın bir zamanda bir telefon konuşması geçti. Başka yakın bir arkadaşımızın bir sıkıntısı vardı. Ama bizim çözebileceğimiz bir konu değil, ehil bir kişi tarafından destek alması lazım biz de bu konuyu tartışıyorduk o kişi gıyabında..
Derken ağzımdan birden '' ben bu konuya daha fazla tanıklık etmek, duymak ve dinlemek istemiyorum '' çıktı.
Arkadaşım da şaşırdı. Devam ettim;
''Yıllarca bu konuyu dinledim, ilgiyle, merakla.Her seferinde sabırla derinleştim. Ama artık ne ilgim, ne de merakım var. Koskoca insanlar olduk, böyle bir sorunun nasıl çözümlenmesi gerektiğini pek ala biliyoruz, ehil akıllara ihtiyaç var, bu soruna yol açmış sıkıntıyla insanın önce kendisinin yüzleşmesi gerek , cüret gerek'' dedim. Kişi de o cüret yoksa ben de artık hiç kalmadı.'' dedim.
Ve devam ettim;
''Ben dinlemeye artık talip değilim. Yıllarca ben çok iyi bir dinleyici oldum. Ama tahtaravelli uzun zamandır dengede değil. Ben iyi bir dinleyici oldukça kimse beni dinlemeye cüret etmedi. Sorsan bir bahane elbet bulunur ama ezcümle benim etrafımda '' cüretkar '' dostum aslında oldukça az '' dedim.
'' Sen aslında kendine özel konuları, ailenle, çocuklarınla olan konuları, dertleri, tasaları çok anlatmayı seven, rakı masasına meze eden bir kişi olmadın, belki de insanlar bu yüzden sormamayı tercih etmedi '' dedi.
Ben de ;
'' Gerçek ilgi ve merakla , doğru soruları , cüretle soran oldukça herkes gibi ben de anlatırım.Ama demek ki arkadaşım bile olsa beni dinlemekte ki ilgi ve meraklarını o denli sahici bulmamışım.'' dedim.
Bu duygu ve düşüncelerimin doğrultusunda bir süre dinleme detoksu yapacağım. Bakalım neler gözlemleyeceğim, duyumsayacağım...
Meraktayım.